Bilgi şöyle: “Son 20 Yılda, Türkiye'de AKP hükümetinin iktidara geldiği 2002 yılından bugüne, tam 17 kez eğitim sistemi değiştirildi!” Şimdi birçoklarının üniversite okuduğu, yine birçoklarının yaşama atıldığı, yine birçoklarının “ev genci/ işsiz genç” olarak anıldığı yaş grubunun yaşamına egemen olan eğitim sistemi; son yirmi yılda her yeni gelen bakanın “eskisini” eleştirerek değiştirdiği, değişeni bir sonrakinin beğenmeyip yenilediği bir sürecin ardından “yeni eğitim yılı bugün” başlıyor.
2023-2024 eğitim öğretim yılında okul öncesi eğitim ile ilkokul birinci sınıfa başlayacak öğrenciler, “uyum haftası” adı verilen ilk haftayı okulda geçirecekler! Okula ilk kez gelen okul öncesi ile birinci sınıfa gidecek olan öğrencilerin “eğitime” uyum göstermeleri için eğitim gerçekleştirecek! Anneye, babaya, öğrenciye “uyum görmeye” hazır olup/ olmadığını soran yok! Ancak bakanlığın “uyum” izlencesi var!
***
Aslında “uyum süreci” başlamadan önce üzerinde durulacak, konuşulacak, çözüm aranacak konuların öncesinde “velilerin” içinde bulundukları durumun iyice anlaşılması gerekir! Öğrencisi olan “ailelerin”, öncelikle “eğitim giderlerini” karşılayıp/ karşılamadıkları, böyle bir kaygının toplumun üzerinde “kara bir sis” gibi abanıp/ abanmadığı bilinmesi gerekir!
Bugün başlayan eğitimin adına “uyum haftası” adı verilmiş de, “velinin” çocuğuna eğitim aldırmaya “uyumlu” olup/ olmadığını soran var mı? Çünkü salt öğrencinin “eğitimi/ müfredatı” değil sorun; çiftçinin üretmesi, asgari ücretlinin geçimini sağlaması, emekçinin gereksinmelerini alabilmesi, emeklinin aylığını yetirebilmesi, öğretmenin “dingin” kafayla sınıfa girebilmesi “hepsi” sorun!
***
Tanıdığım, bir çocuğu bu yıl okula başlayacak olan bir ailenin “kaygılarını” dinledim! Okul öncesi “bir takım kıyafet”, ayakkabı, çanta, kışlık bir mont ile servis ücretiyle, bu ay asgari ücretinin yarısını harcamış! Daha çocuğun beslenme çantası var, her gün çantaya konması gereken besinleri var, her şeye karşın gelecek aylarda alınması gereken “ikinci bir takım kıyafet” var…
Velinin “kaygıları” çözülmeden, okulda “uyum haftası” başlar mı dersiniz? Tanıdığım aile içini dökmeyi sürdürdü… Çocukları için, güçlerinin yettiği her şeyi yapmaya kararlılar! Gerekirse kendileri yemeyecek, gerekirse kendileri geçen yıldan giysileri kullanmayı sürdürecek, gerekirse kışın başlayacak soğuk havalarda yalnız çocuk odası ısıtacaklar, gerekirse “ek bir iş” yapmak için plan yapacak, gerekirse…
***
N’oldu biliyor musunuz? Yirmi yıldır “akılları donduracak” biçimde yaşamımıza giren “eğitim sistemleri”, yalnız öğrencileri değil, yalnız öğrencilerin velilerini değil, yalnız tüketim biçimini değil, yalnız üretim modelini değil, yalnız sağlık sistemin değil, yalnız yurdun varsıllıklarını kullanmayı değil, yalnız birlikte yaşadıklarımız değil, yalnız aile yapısını değil, yalnız sanat anlayışını değil… Etkilemediği bir şey kalmadı ki!
Bugün “uyum haftasıyla” açılan okullar, bir “bilim yuvası” olmak için mi çaba harcayacak, yoksa “biatı, şükürü, yazgıcılığı” dillerine pelesenk eden bir anlayışı mı toplum yaşamına yerleştirmek için uğraş verecek! Aile emeğinin karşılığını alamadığı için doyamıyorsa, gereksinmelerinin birçoğundan uzak kalıyorsa, çocuğuna istediği eğitim aldırmakta zorlanıyorsa “uyumu” kalır mı eğitimin siz söyleyin! Çocukları “cemaat yoluna” adamanın bir yöntemi mi bu; söyleyin!