Zincir halkalardan oluşur, halkalar olmadan zinciri ortaya çıkaramazsınız! Örneğin ilköğretimde harfleri öğrenmeden sözcük ya da tümce öğrenmesi istenen öğrenci “ezber” yapmak zorunda kalacağı, “ezberinde” olmayan sözcükleri bilme olanağı olmayacaktır! Harflerle başlanıp, ardından heceleri, ardından da sözcükleri öğrenmenin “eğitimdeki” önemi, son yıllarda “yaz/ boz tahtasına” dönen “müfredatta” da ortaya çıkmıştır! Zincirin halkası gibi; halkalardan birini “yerine” koymamak, ya da yanlış yerden başlamak onarılması zor koşullarla karşı karşıya kalınmasına neden olur!
Toplum yaşam da öyle! Toplumu oluşturan bireylerin “beklentileri” karşılanmadığında, gereksinmelerine ulaşması zorlandığında, doyması/ barınması/ dinlenmesi/ korunması savsaklandığında alışılmışın dışında koşullar ortaya çıkar! Hiçbir şey dün gibi olmaz, dün gibi yaşanmaz, dün gibi gülünmez, dün gibi içtenlikler kalmaz!
***
Tüik verilerine ne denli güvenirsiniz ne denli önemsersiniz bilmiyorum, ancak ortaya koyduğu sayılar bir yana, açıkladığı “doğum istatistik” değerleri, toplumun sürdürülebilirliği açısından oldukça önemli! Kurumun verilerinde 2001 yılında 2.38 olan doğurganlığın 2023 yılında 1.51 biçiminde gerçekleşmesi yabana atılacak gibi değil! Şaka değil, son yirmi yılda doğurganlık yarı yarıya düşmüş! Her ne denli “iktidar”, fırsat buldukça “üç çocuk yapacaksınız” demiş olsa da, demek ki “oy vermede” cömert davranmış ola seçmen “çocuk konusunda” söz dinlememiş/ kendi koşullarına göre “çocuk sahibi” olmayı ya da olmamayı kendi istencine göre gerçekleştirmiş!
***
Zincirin halkaları “bilimsel” bir bakıştır! Halkalar, yaşamın içindeki her şeydir! Sabahtır, ekmektir, güneştir, iştir, boyalı vitrinlerdir, topraktır, üretimdir, sanattır, taban fiyatıdır, “müfredattır”, şatafattır, doymamaktır, kandırılmaktır, baskılardır, özgürlüktür, bastırılmış duygulardır, umursanmaktır, canı çekeni almaktır, yiyene bakmaktır, yalana kanmaktır…
Milenyumlu 2000’li yıllarda, yaşanan tüm zorluklarına karşın bugünün iki katı “çocuk sahibi” olma isteği varken, bugün yarıya düşmesinde, son yirmi yılda yaşananların etkisinin olmadığını söylemek hem bu yurdun yurttaşına hem de yaşananlara yabancı olmaktır; topluma yabancılaşmaktır!
Son yirmi yılda akla gelmeyecek biçimde “haksız” kazanç, “haksız” sınav sonuçları, “haksız” suçlamalar, “haksız” sığınmacı savunmacılığıyla karşı karşıya kaldı yurttaşlar! Özal döneminde “işini bilen memur”, milenyum sonrasında “işini bilen cemaatler” dışında kazanan olmadı! Toplumun büyük bir katmanı ile birlikte çalışan emekçiler, yıllarca çalışıp emekli olanlar hep kazanmayan, hep “vardan tüketen” oldular! Alım güçleri düşürüldü, gönençleri törpülendi, erinçleri çalındı!
***
Toplumu oluşturan zincirin en önemli halkaları yaşam koşullarıdır! Dargelirli yurttaşların çocukları ne doyabilecekleri bir iş sahibi olabildiler, ne de gençliklerinin çevikliğini kullanacakları alanlar bulabildiler! Yarı aç/ yarı tok arası süren yaşamlarında bir de “evlilik” düşünecek denli zamanları olmadı, olsa da gereksinmelerini ortaya koyduklarında “çocuk isteyecek” denli kendilerini yeterli bulmadılar, bulsalar da “güzel günler” göremediler, erinç bulamadılar, yaşamı sevemediler!
Son yirmi yılda yaşanan cinayet, geçirilen cinnet, karşılaşılan şiddet, evde/ sokakta/ iş yerinde/ okulda/ hastanede gerçekleşsen kavganın sayısını bilen var mı? Bir de çocuklu aileleri, bir de doğacakları ekleyin!
Zincirin halkaları öylesine karmaşık, öylesine benzeşmezlikleri ortada ki; genç kuşak kolay kolay evlilik istemiyor, istese de çocuk sahibi olmak istemiyor! Genç bir çocuğun yetişmesindeki zorlukları da biliyor, çocukla birlikte ortaya çıkabilecek sorunları da! Zincirin halkaları yerinde/ düzgün/ gerektiği gibi olmadıkça, toplumun her katmanında etkileri görülecektir, gelecek yaşlanacaktır, gençlik sığınmacının elinde olacaktır!