Genel Başkan Özgür Özel’in sıkça sözünü ettiği “halkçı” belediyecilik, belediyelerin uyguladığı politikalarla gerçekleştirdiği hizmetleri kapsar. Bu politikalar genellikle sosyal belediyecilik anlayışına dayanır, yerel yönetimlerin halkın gereksinimlerine daha duyarlı, daha saydam, daha katılımcı bir şekilde sürmesini amaçlar. Kayırmacılık yapmaz, belediyelerin olanaklarını kullanırken özen gösterir. Kibirden, yurttaşa kapalılıktan, yanlışları halı altına süpürmekten uzak durur. Saydamdır! Gerçekçidir!
“Halkçı” belediyeler genellikle sosyal yardım/ destek izlenceleri, ekinsel etkinlikler, çevre koruma projeleri, eğitim, sağlık gibi alanlarda çalışmalar yürütürler. Ayrıca, katılımcı, açık bir yönetim anlayışı benimseyerek halkın belediyecilik süreçlerine daha fazla katılımını sağlamaya çalışır. “Güç bende” demek yerine, “gücü sizden alıyorum” demeyi yeğler! Buraya dek ayrı düştüğümüz “yer” var mı?
***
Chp’nin tutumunun diğer “belediyelerden” ayrı olması kadar doğal bir şey yok! Partinin dünya görüşü, olaylara bakışı, amacı, sol seçmenden oy alması, Genel Başkan Özel’in yinelemekte sakınca görmediği “seçmenin oyu bir kredidir, bu krediyi iyi kullanmamız, yapılacak olan ilk genel seçimde iktidarı ele almamız gelecek için zorunluluktur” demesi “ayrı bakışta” olduğunun en net açıklaması.
Yıllar sonra gelen 31 Mart Yerel Seçim başarısı, 1989 Yerel Seçim benzeri olmamalı! Öyle her yerde değil, bir anakentte yaşanacak olan olayın yansımalarına parti yabancı değil! O yıllar Anap’ın yaptıklarını şimdi Akp yapmış olabilir, belediyelerin olanaklarını savurganca kullanmış olabilir, hısımı/ akrabayı/ yakını/ yeğeni/ eşi/ bacağı sekreterli odalarda görevlendirebilir; tüm bunları yurttaş biliyor, bildiği için de “kredi” vermekten kaçınmıyor! Anımsayalım, 1989 yılında İSKİ’de “klor alımından” kaynaklanan bir olay yalnız İstanbul’u değil, yurt genelinde tüm dengeleri sarsmıştı; unutmayalım.
***
Chp’nin başarılı olması, belediyelerin “alım” yaparken Genel Başkan Özel’in dediklerine uyması hem zor değil, hem de “halkın” beklentisi! Chp belediyeciliği, ya da halkçı belediyecilik “halkla birlikte” yapılandır! Halkın olmadığı, politikada “ön koltuklarda” olanların yakınlarının/ çocuklarının gönendirildiği bir yapının “sağlıklı olacağı” konusunda olumlu düşünce taşıyanlar var mı? Düşünün ki belediyenin müdürlükleri parti örgütlerinin yakınlarına ayrılsın, yardımcılıkları milletvekillerinin kardeşlerine, diğerleri de partinin varlıklılarına; Chp’nin böyle “iktidara” yürüyeceğine inanır mısınız?
Üşenmezseniz etrafınıza bir bakın, bunların toplamı sayısı “üç” geçmez, binlerce “ekmek bulamayan” yoksulu var bu partinin, emekçisi var! Partiyi her seçim sürecinde omuzlayan, afişini asan, adayını sabahlara dek yalnız bırakmayan seçmeni var! Bu sayıları “üç” etmeyenlerin/ çalışmasalar bile yapacakları işleri, yaşamlarını sürdürecekleri güçleri vardır! Çalışmasalar “ekmekleri” olmayacak, çocuklarını okula gönderirken beslenme çantasına “yiyecek” koyamayacak öyle çokları var ki…
***
“Halkçı belediyecilik”, benzer konulara duyarlılık göstermekle başlar… Gerçekleşmesi olanaksız bir eylem değil bu! Yeter ki verilen sözler anımsansın, yeter ki “verilen sözler” unutulmasın; neler olmaz ki? Beş yıl denilen süreye ne kaldı ki? Yeter ki dolu dolu yaşansın, yeter ki “halkçı belediyeciliğin” olmazsa olmazlarından uzak durulmasın! Bu yurdun yurttaşının önündeki dikenli/ cam kırıklı yollarını yaşanılır biçime dönüştürmek, yoksulluğunu varsıllaştırmak zor değil! Hem bunca “umut” varken…