“İttifak mı/ işbirliği mi” sorusu özellikle Chp’de parti tabanını yoracak! “İttifak” adı verilen “birliktelik” başlarda iyi gitmesine karşın, ilerleyen süreçte “birbirine benzemezlerin” hepsinin “iç pazarlıkları” olduğu, sonradan oluşabilecek birçok konunun önceden görüşülmediği belli oldu! Bundan da “en çok” büyüklükleri sıfırın altında olanlar yararlandı! İstek çıtalarını yükselttiler, dillerinin ucundaki “laiklik karşıtı” söylemlerini ortaya çıkardılar, “işin mimarı” olarak adlandırdıkları ülkenin en büyük muhalefetini/ yüzyıllık çınar Chp’ye ayar verir duruma geldiler!
Bunların hiçbiri “ittifak” olgusunun içerisinde yer almayacak, odak noktası olarak da “parlamenter sistem” olacaktı! “Parlamenter sistem” ya da “cumhurbaşkanlığı sistemi” umurlarında olmaktan öte, aslında “iktidara” güç katmak için bile “ittifak” olgusunu gerçekleştirme olasılıkları bile var! Bunca yaşanan kaygıların/ yokluğun/ adaletsizliğin/ doyumsuzluğun ardından, “iktidara” güç katacak söylem gerçekleştirmelerinin, “iç pazarlıklar” nedeniyle masadan kalkmaların, hiç de yeri olmayan söylem karmaşasına tutuşmanın başka bir anlamı yok! Seçim yitirmenin geçerli gerekçesi yok!
***
Anımsar mısınız, doksandokuz yerel seçimlerinin “ittifaktan” öte, halkın karşısına çıkarılan Ekrem İmamoğlu adının/ söyleminin/ gülen yüzünün/ özgüveninin büyük önemi vardı! İstanbul’da ortaya çıkan “her şey çok güzel olacak” sözü, tüm yurtta benimsenmişti! Ben Adana’yı biliyorum, “adayların” aynı sözleri yinelemeleri yurttaşı umutlandırmıştı! Birden seksen öncesinin “ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen” sözlerini anımsadım! “Aynı” demeyeceğim, ancak toplumda kıvılcım oluşturduğunu kimse yadsıyamaz! İmamoğlu etkisi, tüm yurtta etkisini göstermişti!
Şimdi aynı Ekrem İmamoğlu, aynı “ittifak” anlayışıyla yerel seçime gitmek için ortalığı didik didik karıştırıyor! Aynı koşullar olmadığını bilmiyor olamaz! Yunan filozof Herakleitos, “Aynı ırmakta iki kez yıkanamazsın. Irmak suyu taşır, zaman da seni. Artık ne ırmak aynı ırmaktır ne de sen aynı sensindir. Bir şeyi ikinci kez yapmaya kalktığında asla ilki gibi olmaz” der! “İttifakı” oluşturan benzemezlerin hiçbiri ilk günkü gibi değiller, ayrıca İmamoğlu’nun konumu/ durumu/ baktığı yer de öncesi gibi değil! Gördükleri biraz daha içlenmiş, yurttaş biraz daha kaygılı, sorunlar biraz daha kabarık!
***
Ekrem İmamoğlu’nun “ittifak” seviciliğine katılmadığım kadar, Genel Başkan Özgür Özel’in “bundan sonrası için ‘işbirliği’ demek daha doğru olur. Yerel seçimler, işbirliğine uygundur. Adı ittifak konacaksa ona da karşı değilim ama çok sayıda partinin bundan sonra bir ittifak kurmasını doğru, gerekli ve uygun bulmuyorum” sözlerine katılıyorum!
Eğer “benzemezlerle” yeniden birlikte olunmak isteniyorsa, tabanının sesine kulak vermeden karar vermemeliler! Tabanı, güçleri olmayan yerlerde “benzemezlerin” peşinden sürüklemesinler! Bilindiği gibi seçimin hemen ardından DP dışındaki partilerin hepsinden ileri/ geri çıkışlar duyuldu! Chp’nin içine girip milletvekili çıkaranlar “hakları” olduğunu söyledi, seçim öncesinde yaşananları “hançer” olarak tanımlayanlar oldu! Şimdi aynı “benzemezler” için parti tabanından oy istenecek değil mi?
Özel’in dediği gibi, seçimlerde “nereden” çok oy çıkardılarsa “oradan” aday gösterilsin, “işbirliği” yapılsın! Onbir anakent, ya da Chp’nin “oy tabanı” olan yerlerden söz ediliyor! Genel seçimlerde oluşturulan listeler bugün bile konuşulurken, “ittifak” denilerek yaralar derinleştirilmesin; onarılması olanaksız yıkımlara neden olur!