Zaman zaman dost buluşmalarında ‘gündeme’ ilişkin konuları tartışırken, ülkenin içinde bulunduğu sorun sarmalından kurtulmanın yollarını ararken ‘ne yapmalı’ sorusunu sorarız ister istemez.
‘Ne yapmalı’ sorusu, günlük yaşamda da sıkça sorulduğuna tanık oluruz.
Hangi bungunluk, hangi çıkmaz olursa olsun soru hep aynıdır…
‘Ne yapmalı’ ?
***
Olanları ‘hep’ biliyoruz:
Söylevlerin içerisinden cımbızla çıkarılarak gündemin odağında tutulan tümceler, yurttaşlar arasında karmaşaya neden olurken; karmaşaya neden olanların hiç de tutarlı duruşlar sergilemediklerini izleriz!
Bu güne değin, sergilen bu ‘duruşun’ insanlar üzerindeki etkiyi görmediklerini, bilmediklerini, anlamadıklarını ‘hiç kimse’ bana anlatamaz!
Buna karşın ‘duruşlarından’ ödün vermeden, yıllardır sergiledikleri söylemlerin toplum üzerindeki olumsuz ‘etkiyi’ kamçıladığını görmezden gelişleri unutulmamalı!
Hani ne değişti; hani neleri değiştirdiler de ‘yaşanılırlığa’ katkı yaptılar?
Kocaman sıfır!
***
Bir ülkenin sınırları içerisinde her türlü çirkinlikler boy sürerken, ‘ne yapmalı’ sorusu yanıtlanması gerekmez mi?
Elbette ki önce sorunlar…
Şöyle sorsam:
Komşularımızla neden sürtüşüyoruz, neden komşularımızda olanlar ‘sevincimiz’ oluyor?
Komşuda ‘bugün’ yaşananların, ‘yarın’ bizde de olmayacağı güvencesini kim bize verecek, diye düşünemiyoruz!
Ülkenin bir bölümü kan ağlıyor, yerle bir ediliyor, yaşam alanları olarak seçenler el gibi, yönetenler o bölgeye küs gibi…
Bir başka soru:
İnsan neden düşündüklerini, gördüklerini korkusuzca savunamaz?
Yalan, diyen var mı?
Var elbette!
Düşünenlerden, soranlardan, sorgulayanlardan korkan, bu korkularını ‘biatsa biat, ne derseniz deyin, ben bilmem o bilir’ diyebilecek düzeylere değin inebilen, bunların meclis çatısı altında söz söyleme yetkisi olduğunu biliyoruz!
Bunları gündeme taşımanın bile ‘suç’ sayılabileceği bir sürecin içerisinden geçerken, düşünmenin özgünlüğünden söz edilebilir mi?
Bu hukukla mı?
Bir başka soru:
Ekonomi gerçekten iyi mi, yaşam çıtası yükseliyor mu?
Şaka yaptığımı sanıyorsunuz sanırım…
Şaka yapmıyorum, yönetenlerin çizdiği tablo böyle!
Adana-Kozan karayolu beş yıl aradan sonra şimdi sökülüyor, daha nitelikli çalışma yapılacakmış!
Beş yıl ‘neden’ yapılmadı diyemiyoruz! Desek de ‘inandırıcılık’ yanını göremiyoruz!
Ekonomi ‘kötü’ olsa, buna ayrılacak ‘kapital’ nereden sağlanacak değil mi ama…
Bir gariplik var…
Emekliye, emekçiye ‘reva’ görülen asgari ücretin gerçekleşmesi için, sözümona ‘yüz lira’ artırmak için aylarca konuşanlar, çıkışanlar, tartışanlar son açıklamayı yaptıklarında ‘bayram sevinci’ yaşattıklarını sandılar; o maaşla oruç açılan bir ülkenin yönetenleri olduklarını unuttular!
Bu ülkenin emekçilerine yararı olmayan, iktidar kaşıkçılarına sunulan bir ekonomi…
Bir başka soru:
Terör, sığınmacı, toplum düzeni, insan hakları…
Bunları irdelemeyeceğim bile!
***
Peki ‘ne yapmalı’?
Sorunu anlayabiliyorsak, ‘ne yapmalı’ sorusuna da yanıt bulabiliriz.
Anlayabiliyorsak, diyorum…
Anlıyor musunuz?