Haziran seçimlerinden bu güne değin kaç aile ocağının yalımı küle dönüştü?
Artık ne televizyon haberleri, ne de gazete manşetleri yürekleri serinletmiyor!
Ülkenin yönetimini elinde bulunduranlar her terör olayının ardından ‘bitecek’ diye başladıkları söylevlerinin arkasında duramayışlarını bile kanıksamaktan uzak.
Bırakın yönetenleri, haykırdıkları kalabalığın ‘dur, yeter’ diyebilme duyarlılığı yok!
Yok!
Yok!
***
Yaşananları anlamak o denli zor, o denli karmaşık mı anlamaya çalışıyorum;
Bu ülke doğasıyla, iklimiyle, coğrafyasıyla bizim.
Yakınlarımızın, dostlarımızın, sevdiklerimizin bulunduğu kara parçası.
Bizi, bizle vurmak isteyenleri ‘neden’ görmek-bilmek istemekte zorluklar yaşıyoruz?
Kapı komşularımız var…
İşyerinde birlikte aynı oda havasını soluduklarımız var…
Aynı yoldan geçtiklerimiz var…
Ülkenin yazgısını birlikte paylaştıklarımız var…
Tamam da…
Ülkeyi ‘kan gölüne’ çeviren, koca ülkenin insanlarını kamplaştıran ‘her kimse’; onun karşısında buluşmak o denli güç mü?
***
‘Terörde’ yitirdiklerimizin cenazelerinde yaşanan olayları önlemekle görevli olan yöneticiler, karmaşanın daha da büyümesi için alanlarda, salonlarda dur-durak bilmeden ‘asılsız’ suçlamalar ortaya atarak yarattıkları gerginliğin karşısında ‘neden’ bu denli rahatlar?
İnsanların ‘barış’ içerisinde yaşamaları dururken, ‘hep’ germek için verdikleri çabalar durulmuyor!
Hep polemik…
Hep gerçekle örtüşmeyen söylevler…
Anımsarsınız Gezi direnişi günlerinde bir Kabataş olayı vardı.
Dönemin başbakanından, milletvekillerine, köşe yazarlarına değin günlerce söylendi-yazıldı-çizildi!
Sözde Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun türbanlı gelini ‘yüz kişilik yarıçıplak erkeğin saldırısına’ uğramıştı!
Hiçbir görüntü, kanıtı olamayan bu suçlamanın ‘yalan’ olduğu kanıtlanmış olsa bile, iktidar her seçim alanında ‘türbanlı bacılarımızın üzerine…’ diyerek yalanı yinelemekten uzak durmadılar!
Yine o günlerde Bezmi Alem Valide sultan Cami’sinde ‘içki içtiler’ polemiği…
Gezi olayları sürecinde, yaraların adı geçen camiye taşınması sırasında, eylemcilerin bira içtikleri gündeme getirilmişti…
İktidarın ‘tüm’ üyeleri bu ‘yalanın’ dört bir yanını aylarca süslediler…
Koca koca kalabalığa seslendiler!
Kalabalığın hareketlenmesinden de güç aldılar, haz aldılar; dahası cami imamı ‘denilenlerin doğru olmadığını belirtince’ başka bir yere sürdüler…
Bir başka ‘polemik’ konusu da bugünlerde gündemde tutuluyor; tutuldukça insanlar geriliyor, birbirine kim kusuyor, kan kokusunu çağrıştırıyor…
‘Bunlar teröristlerle görüştü!’
Tepeden tabana iktidarın tümü hep bir ağızdan bunu yinelemekte geç kalmıyor!
Peki, teröristlerle ‘kim’ cezaevlerinde görüşmedi?
Peki, ‘çözüm süreci’ denilen ‘kapalı kutu’ günlerinde kimlerle, kaç kez, hangi amaçla görüşüldü?
Yanıtlanması, unutulmaması gereken sorular bunlar!
Yanıtlanmadıkça, unutuldukça olan yurttaşa oluyor!
Toplum geriliyor, kızgınlaşıyor…
***
İktidarlar, salt kendi seçmeni için değil; ülkenin tüm yurttaşları içindir.
Birini diğerinden ayırmak, birbirine düşmanlaştırmak ülkenin ‘yaşanılırlığını’ zedeler!
Ülkeyi, yurttaşlarını içinden çıkılmaz karabasanların içine sürükler!
Çıkış yolu, ‘sorunun’ sağlıklı ortamda tartışılmasıyla olasıdır.
Ülkede terör, geçim kaygısı, sokak korkusu, yarın umutsuzluğu yaşanırken, ‘asılsız’ polemik konularıyla yaşamı zorlaştırmanın etkilemeyeceği ‘yer’ olmayacaktır.
Bunu bilelim…