Chp kurultayı, son yıllarda yapılan “en demokratik” seçim olarak tarihe geçecek. Nasıl geçmesin ki; Genel Seçim’in sonrasında yaşanan olaylar, partide “değişim” anlayışının ortaya çıkmasına neden oldu. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, biraz da çevresini saranların etkisiyle olacak ki, on yılı aşkın süredir “bir arpa boyu” yol alamamanın da ötesinde, “yeniden” aday olma/ gemiyi kıyıya yanaştırma hevesiyle “aday” oldu! Karşısında, partide Kılıçdaroğlu’nun yakınından bir isim, Özgür Özel “değişim” diyenlerin sesini yükselterek adaylığını açıkladı. Kurultay salonunda her iki aday da, destekçileri de “en demokratik” biçimde düşüncelerini ortaya koydu, uzun/ kısa süreli sözler verdi. Kurultayda oy kullanacak olan delegeler, “adayların” düşüncelerini, gelecek projelerini, karşılıklı “ses tonlarına” değin değerlendirerek oyunu verdi. Chp, ikinci yüzyılına Özgür Özel’le girme kararı aldı…
***
Buraya dek sorun yok; yıllardır tanık olunan bir olgu olmayınca beklentilerin de ilerisinde övgü var, anlayış var, saygı var, hoşgörü var… Özellikle “değişimciler” adına konuşan Özgür Özel neler konuşmamıştı ki öyle; delegelerin yüzünde “yeni Karaoğlan” mı sorusunu bile oluşturmuştu! Demokrasi diyor, özgürlükler diyor, partinin “sağa” kaymasının kaygısını dile getiriyor, örgütlerin daha işlevli/ güçlü olmasında söz ediyor, partiye gönül verenlerin korunacağının sözünü veriyor, Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “adalet yürüyüşünün” sürdürüleceğini söylüyor, Kılıçdaroğlu’na saygısını bozmadan eleştiriler getiriyor…
Tüm bunlar yalnız Chp’de görülmesi beklenen durumlar değil elbette, adına “seçim” denilen tüm buluşmalarda olması gerekenler! Diğer partilerde de, partilerin il/ ilçe örgüt seçimlerinde de, milletvekili/ belediye başkanı/ belediye meclis üyesi belirlenmesinde de gerçekleşecek “en demokratik” durum! “Demokrasi” diyen tüm partilere “örnek” olur umarım…
***
“Değişimin” ön koşulu “ön seçim” olması yönündeydi! Verilen “söz” bile öyleydi! “Üç hafta sonra burada buluşacağız, seçilirsem söz önseçim yapacağız” sözlerinin yankısı şu an bile kulakalrda! Aradan daha iki elin parmaklarını aşan gün bile geçmedi! Ne oldu anlamadık! Birden “ön seçim” için süre az bulundu, “adayların” genel merkezin ya da çıkacak sonucun değerlendirmesi yine “genel merkezde” olan “eğilim yoklamasıyla” belirleneceği anlatılmaya başlandı!
Böylesi durumlarda kendimi “aldatılmış” sayıyorum! “İktidarın” sıkça “çalışanları, emeklileri enflasyon altında ezdirmedik” demesine karşın, toplumun örgütlü kurumlarından hiçbir ses çıkmıyor ya; öyle sayıyorum! Arada ne fark var ki? Biri kurultayda konuştuklarını yok sayarak “eski uygulamayı” dürdürüyor, diğeri çalışanın/ emeklinin yaşadığı sıkıntıları görmezden geliyor!
***
“Sözün ağırlığı” diye bir şey var; daha işin başında bu olgu savsaklanır, verilen sözler yerine getirilmediği gibi saçma/ sapan gerekçeler uydurulmaya başlanırsa, yerel seçimde Chp seçmenini yerinde tutamazsınız! Bir yanda küskünlükler, bir yanda kırgınlıklar, bir yandan da kopmalar alır başını gider!
Dünkü yazıyı “partili ön seçim yapılarak yitirmeyi içine sindirebilir, ancak tepeden yapılanı içinde saklı tutacaktır” tümcesiyle bitirmiştim! Israrcıyım; bırakın “adayı” kayıtlı üyeler belirlesin, bırakın partili en demokrat hakkını ortaya koysun! Ön seçim “değişimin” ilk uygulaması olsun!