Yaşamın her evresinde, üretmeden var olmanın olanaksızlığını anlayamadığımız sürece tüm yapılanlar ‘anlamsız’ kalır!
Yaşamın sürdürebilmesi için ‘üretim’ zorunludur.
‘Üretim’ derken salt toprağa bider ekilmesi, ya da demir madeninin işlenmesi olarak değil; zamanın ne olduğunu, evrenin nasıl oluştuğunu, beynin nelere egemen olabileceğini de içine alan ‘üretimden’ söz ediyorum.
Buna topraktan daha iyi verim alabilmek için çalışma yapmayı,
Buna demir madenini günlük yaşamın içerisinde kullanabilmek için uğraş vermeyi,
Buna doğa olaylarına karşı önlem alabilmek için öncesinden bilmeyi de ekleyebiliriz…
Tüm bunlar, yaşam var olduğu sürece gelişerek yinelenecektir...
***
Her ‘üretim’ toplumunu yeniler, yeni umutlar oluşturur, geleceğini anlamlaştırır.
‘Üretimin’ olmadığı yerde, yaşam ‘sürdürülebiliyor’ gösterilmiş olsa da aldatıcıdır, yanıltıcıdır, günü kurtarma çabalıdır!
Biçimi, durumu ne olursa-olsun, ‘üretime’ dayalı olmayan toplumlar, er-geç el açmak, borç bulmak, kapı kapı dolaşmak, sıkıntı yaşamak zorundadır!
İktidarlar her ne denli zaman buldukça, ‘hep’ işlerin iyi olduğunu, büyümenin yaşandığını, büyük işler başarıldığını, yollar-köprüler-tüneller yapıldığını söylemiş olsalar da…
Sokak, pazar, market, mutfak bunun yanıtını en iyi biçimde verir!
Şu an vermektedir de…
***
‘Üreten’ bir toplum olduğumuz, söylenebilir mi?
Teknoloji ürünlerini bırakın, tarıma dayalı ürünlerin bile çoğunu dışalımla sağlayan bir ülke olduğumuz unutulmamalı!
Buğdayı, pirinci, fasulyeyi, mercimeği, nohudu…
Samanı, gübreyi, yemi, ilacı…
İktidar ‘milli’ sözcüğünü sürekli yineliyor olsa da; öyle bir şey yok!
Tek ‘milli’ toprak!
Toprakta kullanılan ‘her şey’ dışalım yoluyla ülkemizde!
Toprağa ekilecek tohum, tohumu besleyecek gübre, ürünü koruyacak ilaç, hasadı yapacak makineler…
‘Milli’ ne var topraktan başka ki?
***
Toprağa ‘milli’ olmayan tohumlar ekilerek, yine ‘milli’ olmayan yan harcamalar yapılarak, hasat zamanına değin geçen süreçte ‘ürünün’ maloluş fiyatı oluştuğunda…
Asıl sorun burada başlıyor…
Toprağa düşen ‘milli’ olmayan her girdi bir yandan ürürünün maloluş fiyatını artırıyor, bir yandan da hükümetin düşük taban fiyat açıklaması üreticiyi sıkıntıya sürüklüyor!
Bir de buna ‘düşük taban fiyatına’ gerekçe olarak dışalımla getirilen ürünü eklerseniz…
Üretici karabasanlarda!
***
Toprağınız var; toprakta kullandığınız tüm girdiler dışarıdan…
Köylünüz var; üretimden kazanmayınca kentlere göçüyor…
Üreticiniz var; üretmekten kaçıyor…
Üretiyorsunuz; işleyecek fabrikalar satılıyor…
Fabrikalar satılıyor; çalışanlar işsiz kalıyor…
İşsiziniz var: on kişilik alımlara yüzlercesi koşuyor…
Onaltı yıllık iktidar var; bunların hiçbirinden sorumlu değil!
***
Doğayı, toprağı aldatamazsınız!
Ekerseniz, bakarsanız, özen gösterirseniz, korursanız, yerini de bulursanız sizi doyurur; sizin yaşamınızın sürmesini sağlar!
İçinde bilgi vardır, içinde araştırma vardır, içinde insan vardır.
Üretim budur.
Daha ‘çok’ kazanmak, daha ‘çok’ işbirlikçilere ödün vermek uğruna talan ederseniz, yıkarsanız, kirletirseniz, bozarsanız bağışlamaz; gün gelir boranıyla yaşamı yerle bir eder!
İçinde doyumsuz kapitalizmi barındır!
Bu üretmeden tüketecek aramaktır!
Seçim bizim…
KİRLİ…
Üç gün kaldı!
İktidara göre aylar öncesinden değiştirdikleri ‘sistemin’, muhalefete göre ‘rejimin’ seçimine üç gün kaldı! Adayların, alanlarda konuştukları ağza alınmayacak denli ‘kirli’ atışmalar yurttaşı germeye başladı! ‘Bitse de gitsek’ dedirten bir sürü tümce! Hiç birine burada yer vermek istemiyorum; ancak içimi acıtıyor, yüreğimi yakıyor! Yapmayın, diyorum çoğu zaman. Yapmayın! Sokakta karşılaştığımla yine karşılaşacağım, yine kuyrukta bekleyeceğim! Onun bana, benim ona davranışımızı gölgeleyecek tümceler söylemeyin birbirinize! Biz gülerek yanıtlıyoruz sorulanı. Alaya almadan, içine demogoji katmadan, yalanlara sığınmadan konuşuyoruz her şeyi.
Üç gün kaldı! Bitse de sussanız artık!