Yapının “güçlü/ dayanıklı” olmasının “temelle” ilişkili olması gibi, politikada da atılan adımların “özünü” taban oluşturur! Dört yanından/ dışarıdan desteklerle “yapının” güçlendirildiği ileri sürülse de, kandırmacadır! “Tabanın/ temelin” ne denli önem taşıdığı, yaklaşık bir yıl önce yaşadığımız yüzyılın yıkımı “depremle” anlaşılmış olması gerekir! “Temel/ taban” gerçeğinin görmezden gelinmesi toplumun tüm katmanlarını yitirilen canlarla yasa boğmuştu!
“Taban”, diyoruz! Bunu bir yapıda düşünün, kurumlarda düşünün, siyasi örgütlenmelerde düşünün… Eğer “taban”, gereken biçimde oluşturulmamışsa, ya da gerektiğinde “taban” gereksinim duyduğu ilgiden yoksun bırakılmışsa; çıkılan duvarlar, duvar arasında kullanılan harçlar, büyük harcamalarla yüzeyine yapılan kaplamalar “göreceli” anlamının ötesine gidemiyor işte! Göz boyamacı, yalancı, aldatıcı, günü kurtaranının kalıbının dışına çıkamıyor!
***
Yaklaşan yerel seçimler için sürekli “taban” vurgusu yapılıyor! Yapı yüklenicisi gibi, kürsüye çıkan sözcü bir yandan “tabanın” önemine/söz hakkına vurgu yaparken, bir yandan da “belirlenecek adaylara” ilişkin yaptıkları açıklamalarda “kararcı” oluklarını söylemekten uzak durmuyor! Medyada, haberlerde sıkça görüyoruz; kimin nereden “aday” olay olacağının “şimdiden” bilindiğini ileri sürenler var! Bunları “kimin/ nasıl” belirlediğini de kimse bilmiyor! İşin garibi yadsıyan da yok!
Yirmiiki yıllık “iktidarın” ortaya çıkardığı sorunlar ortada! Bu sorunlardan “kimin/ ne kadar” etkilendiği de… Bunu görmek o denli zor da değil! Bununla birlikte, “bu” zorlukları yaşayanları bir araya getirmekten uzak bir “muhalefet” yapılanmasıyla, “iktidarın” bunca yıldır işbaşında olduğu gerçeğinden uzak duruluyor! Bu yokluğu, bu yoksulluğu, bu umarsızlığı “tabandan” kaçarak kurduğunu unutuyor!
***
“Taban” kendi özgünlüğüyle oluşturulmadıkça, “başarısızlıkta” kaçınılmaz oluyor! Şu gerçeği hepimiz biliyoruz: Toplumun büyük bir katmanı, acılı! Ne insan gibi yaşayabiliyor, ne de insanca bir yaşam düşleyebiliyor! “Muhalefet” dediğimiz partilerin ödevi, başta bunu görmesi, toplumun “ezilen” katmanını aydınlatması/ tekyürek durumuna getirmesi gerekir! Bunu yaparken “siyasi duruşundan” ödün vermeden, “ilkelerinden” uzaklaşmadan, birini diğerinden ayırmadan yapmalıdır! Siyasi partilerin sıkça kullandıkları “örgüt” diye sözünü ettikleri “yapı” da böyle oluşur!
Ülkenin en büyük “muhalefet” partisi, kapı kapı dolaşarak, sanki “tabandan” böyle bir istem gelmiş gibi, yaşanan ağır koşulları anlatmak yerine “benzemezliklerini” daha birkaç ay önce kanıtlayan İyip’le bir araya gelmek için zaman harcıyor; üstelik bu konuda tabanının/ örgütlerin ne düşündüğüne bakmadan! Oysa İyip’e ya da başka kapıları zorlamak yerine, yoksulluğun/ yarınsızlığın nedenlerini içtenlikle anlatsalar, sorunları çözeceklerinin “inandırıcı” güvencesini verseler 74/ 77 utkusunu yeniden yaşatacaklar da; ilkeleri çiğnemek işlerine geliyor olmalı ki “tabanı” yanlarına almıyorlar!
***
Tabandan ne denli kaçacaklar bilmiyorum! Belli ki ne yaşananlar, ne de bundan sonra olacaklar pek umurlarında değil! Bunca yaşananlara karşın ne titremeyi becerebiliyorlar, ne de kendilerine gelmeyi istiyorlar! Buyursunlar, “namus sözü” verdikleri eğilim yoklamasını yaptırmadan “belli” olan adaylarını seçmenin karşına çıkartsınlar, sonra da “benzemelere” yeni ödünler vererek “tabanın” oyunu istesinler! Belli ki bu tutumlarıyla yurttaşı “oy kullanmamaya” yönettiklerini bilmiyorlar!