Yeni yıl yaklaşırken, ülkenin tüm emekçileri yaşanan zamlardan dolayı büyüyen sıkıntılarının çözümü için toplanacak komisyonlardan çıkacak sonuçları bekler, diyoruz ya…
Ülkenin büyük çoğunluğundan söz ediyorum;
Öyle bir avuç, “iktidar” düşkünlerinden söz etmiyorum,
Öyle bir avuç, “iktidar” liboşlarından da söz etmiyorum,
Öyle bir avuç, “iktidar” avcıları “iş bilenlerden” de söz etmiyorum…
Bu ülkenin “kalkınma” taşı olan “emekçilerinden,
Bu ülkenin makinelerine” can veren ellerinden,
Bu ülkenin “en büyük” sıkıntılarını “alım gücü” yetersizliğiyle yaşayan yurttaşlarından söz ediyorum…
“Asgari ücretle emekli maaşı” için toplanacak komisyondan çıkacak kararı merakla bekliyor olsa da;
“İktidarın” TÜİK’e yaptırdığı araştırmalardan çıkartılan,
Düşük faiz, düşük enflasyon göz önünde bulundurulacak!
Zorunlu tüketim ürünlerinde yüzle elli dolayında “artış” olmasına karşın, yapılacak zam büyük olasılıkla yüzde sekiz-on dolayında gerçekleşecek!
Emekçinin eşarp büyüklüğündeki “yorganı” biraz daha küçülecek; ayağını biraz daha kısaltacak kısaltabildiği kadar!
***
Ülkemizde yalnız “bu” mu yaşanıyor?
Duydunuz mu bilmiyorum, internet üzerinden “e-ticaretle” satış yapan firmaların bu kasım ayında yüzleri gülmüş!
Öyle siparişler almış, öyle büyümüş, öyle sevindirmiş ki e-ticaret…
Siparişler bir önceki yıla göre yüzde yüzyetmişaltı,
Satışlar yüzde yüzeli artmış!
Bunda “11.11 çılgınlığı” adı verilen, öğrendiğim yeni adıyla “11.11. Bekarlar Günü” indirimlerinin de büyük katkısı varmış!
En önemlisi de 29 Kasıma denk gelen “Black Friday”, dilimizde “Kara Cuma” olarak çevrilir!
Kimse neden “white friday”, ya da “happy friday” denilmediğini düşünmezde,
“Kara Cuma” anlamına gelen “Black Friday” indirimlerinin yapıldığı gün mağazalara koşar?
Şu ana dek “hiçbirine” yanıt vermediğim, perşembe akşamından gelmeye başlayan “hayırlı cumalar” iletisini gönderenlerden küçük bir tepki beklerdim oysa…
Neden kasım ayının sonlarına denk gelen günler “Kara Cuma” diye sorardım!
***
CHP’li Ayhan Barut, “iktidara” sormuş, demiş ki:
”İşsizliği nasıl çözeceksiniz?”
Sokağa çıktığımız zaman insanların yüzünden okunan şey “işsizlik” değil ki…
Mutsuzluk…
Barut’un sorusu “insanların mutsuzluğundan” başlamalıydı kanımca…
İnsanın “var olmasının” nedeni; yaşamını geçirdiği “sürece” yapacağı katkıyla birlikte yaşadıklarıdır...
“Var olmasının” nedenlerini yerine getirerek “mutlu” olmak ister.
İnsandan geriye kalan acılarıdır, sevinçleridir, umutlarıdır, paylaştıklarıdır, dostlarıdır, yapıtlarıdır…
Ne banka hesaplarıdır, ne fabrikalarıdır, ne de yatlarıdır…
Bugün için, yaşamını sürdürmeye çalışan yurttaşların işsizine “iş”, çalışanına “alım gücü” sağlamadıkça, “mutlu” etmedikçe ne işe yarar ki “iktidarlar”?
Mutsuzluğun asıl nedeni de “gereksinmelere” yanıt bulamamak değil midir?
Soru da “mutsuzluktan” başlamalı işte onun için…
***
Ülkemizin insanlarının sıkıntılarının büyümesi, alım gücünün daralması, büyük bir katmanının mutsuz olması, kendini bilmez üç-beş kişinin “çılgınlık” kampanyalarıyla çözüme ulaşması düşünülemez…
Hele hele “dinsellikler” üzerinden; bir zamanlar salya-sümük ağıtlardan yola çıkanları, şimdi de “kara cumaları” tükettirme günü olarak yayanları görmek gerek…
Asıl yapılması gereken yapılar, yollar, köprüler değil; ülkenin üretebilen kanallarını “insana” açmaktır!
Üreten insan; mutlu olan, sevinen, paylaşan, gülen, yaşama katkı sağlayan insandır…