Mübarek Ramazan ayına girdik. İnsanlar dini vecibelerini yerine getirmek için gayret içerisindeler.
Bütün ekonomik olumsuzluklara rağmen Ramazan ayında sofralarını bereketli kılmanın telaşı yaşanıyor.
Oruçlar tutuluyor, eller semaya açılarak dualar ediliyor. Tokun aç olanın halini anlaması gerektiği bir ay içerisindeyiz. İşte böyle bir ayda iftar sofraları kurulup iftar yemekleri veriliyor.
İftar sofralarında bir masayı paylaşanların birlik ve beraberliklerini pekiştirdikleri bir görüntüden ileriye gitmeyen lüks otellerde verilen iftar yemeklerinden söz edilince aklımıza hep ‘bu kadar masrafa yapacağınıza, buraya yapacak olduğunuz masrafla aç insanların karınlarının doymasını temin edin’ sözü geliyor aklımıza.
Adana’da en ucuz bir oteldeki iftar yemeği kişi başına 50 lira civarında. Otele ödenen faturanın en az tutarı 10 bin lira. Sayıya göre değişiyor elbette bu rakamlar.
Otellerde oruç tutmayan, tutamayan, her zaman yiyecek ekmeği, içecek suyu olan varlıklı ve durumu iyi olan insanların karınlarını doyurmanın yerine hazırlanacak olan Ramazan paketleri ile yoksulları sevindirmenin daha doğru bir davranış olduğuna inananlardanım.
Önceki gün bende böyle bir iftar yemeğine katıldım. İnanın o iftar yemeğine icabet eden davetlilerin yüzde 50’si her iftar yemeğinde gördüğüm, karşılaştığım isimlerdi.
Yani davet alıyorlar ve davete icabet ediyorlardı. Belki de Ramazan ayı boyunca aldığı davetlerden dolayı bu kişiler evlerinde çocuklarıyla bir iftar yemeği açma imkanı bulamayan kişilerdi! Yemekler yenildi, dualar edildi.
Ve herkes uğurlandı. Kazanan otel yönetimi oldu. Yani tesis kazandı… Bunu yapmanın yerine hayır işlemenin, Ramazan kolisi dağıtılarak daha çok ihtiyacı olan insanların hayır duasını almanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Yıllardır hep söylenip durulur ama kimse de bir türlü lüks otellerde iftar yemeklerinden geri adım atmazlar.
Allah sonumuzu hayırlı etsin… Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete...