İnsanları zor günlerinde ve zor anlarında sıkboğaz etmenin, bunun üzerinden para kazanmanın olmadığı bir Türkiye’de yaşamak isterdim.
Örneğin bir litre suyun 8 liradan yani bir litrelik şişe suyunun 8 liradan satıldığı bir ülkenin yurttaşı olmak istemezdim.
İstanbul Hava Limanı’nı yeni yaptılar. Avrupa ile boy ölçüşür duruma geldik. İstanbul Hava Limanı’nda bir litrelik normalde 75 kuruştan satılan şişe su 8 liradan satılıyor. Hastasınız, ilaç yutacaksınız. Mecbursunuz. Bayılıyorsunuz 8 lirayı.
Otopark var hava alanının… Gir çık 24 lira…
İnanın akıl sır ermiyor. Memleketteki bu olaylara…
Uçak bileti kadar da yer hizmetlerine, ulaşım ve diğer hizmetlere para ödemek zorunda kalıyorsunuz hava yoluyla seyahat ederseniz.
Kaldı ki çok da ucuza bilet kalmadı hava yollarında. Aylar öncesinde bilet tedarik edebilir iseniz belki ucuza bilet bulabiliyorsunuz. Yoksa fiyatlar çok yüksek…
AK Parti’nin ilk 5 yıllık dönemindeki hava yolunun cazibesi kalmadı. Onu söylemeye çalışıyorum. Bu konuyu ciddiye alıp kimsenin de iki satır konuyu kaleme alan haberi ya da yazısı çıkmıyor medyada. Hoş, yazan olur ise de kapının önüne konuluyor.
Türkiye’de su sorunu çekilmesi mümkün değil. Eğer suyu hovardaca kullanmaz isek. Ucuz maliyetle suyu temin etmek mümkün ülkemizde. Siz getirip hava alanındaki işletmelerde 8 liradan su sattırır iseniz size gülerler!
Hatta gülmekten ileri gidip eleştirirler. Yanlış yönetim tarzı ortaya koyduğunuzdan dem vurulup her geçen gün aşağıya doğru yönelen bir ivme ile siyasette destek görmeye başlarsınız. Memlekette yüzde 3’lük bir dilim var ki bunların tuzu kuru.
Tabiri caizse avantadan para kazanıyorlar. Para kazanmanın değerini bilmiyorlar. Farkında değiller. Önlerine pasta konulmuş, ye yiyebildiğin kadar deniliyor. Maalesef bu yüzde 3’lük kesimde geri kalan insanların yaşam tarzlarını belirliyor. Onların hayatlarının nasıl olmasına yönelik kararlar veriyor.
Şehir içi ve şehirlerarası ulaşım ücretlerinin astronomik olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ulaşımda, toplu taşımada denetimin yetersiz olduğu, birilerine havale edildiği ülkede yaşıyoruz. Kısacası hayatımız pamuk ipliğine bağlı gibi…
Yaşam kalitesi yüksek insanlar olmak istiyoruz. Yeşil kart ile sağlık hizmeti alan insan sayısını ve bu insanların sağlık nedeniyle ilaç satın alıp ücretlerini kendilerini ödedikleri bir ülkenin ferdi olarak sağlıkta kalitenin de her geçen gün geriye doğru gittiği bir ülkenin ferdiyiz. Ne kadar paran var ise o kadar sağlık hizmetini iyi alıyorsun!
Demem odur ki, 2002 Türkiye’si, 2010 Türkiye’si ve 2020’ye geldiğimizde Türkiye’nin içinde bulunduğu durum…
Nereye doğru gidiyoruz?
Bir litre suyu 8 liraya satan işletmeciye ‘ne yapıyorsun?’ diyen yok. Böyle bir ülkenin ferdi olduğumuz için bir yandan da övünüyoruz. Hava alanını günlerce methediyoruz.
Halkının halinden anlamayan bir yönetim anlayışı uzun soluklu olmaz. Bir yerde gelir aracın lastiği patlar. Yedek lastik de kalmaz ise elinizde…
Yolda kalırsınız yolda…
Sağlık nedeniyle bir ilacı yutmak için 8 lira para verip su alıp ilaç yutuyor isek biz hapı çoktan yutmuşuz!
Kalın sağlıcakla.