Zaman su gibi akıp geçiyor. Dün elimizden tutularak ilkokula başladığımız günlerden bugün torun sahibi kişiler haline geldik.
Dün gibi, bugün gibi…
Zaman öyle bir geçiyor ki, acısı ile tatlısı ile geride bıraktıklarımızla bir ömür yok olup gidiyor.
Yaptıklarımız, yapamadıklarımız, yapmak istediklerimizle hesap yapar iken bir bakıyorsunuz ki geride koca bir ömür kalmış.
Kalp kırmaya değmeyen şu fani dünyada, olup bitenleri seyir etmek de mümkün olmuyor. En nihayetinde bir toplum içinde yaşıyorsunuz. Sorumluluklarınız var, hayalleriniz var. Muhakeme edecek iş ve işlemlerle karşı karşıya kalıyorsunuz.
Sizin hakkınızda birileri karar veriyor. Yanlış ya da doğru, onların kararı ile hayatınızı şekillendiriyorsunuz. Sizleri birileri yönetiyor. Sizin adınıza vekil tayin ettiğiniz ve emanet bıraktığınız her sorumluluğu birileri üstlenmek durumunda kalıyor.
İşte bunlar içindir ki sosyal sorumluluk hissederek katılımcı oluyorsunuz. Birey olarak da bu sorumluluğunuzu yerine getirir iken yeri geliyor kırıyor ve döküyorsunuz. Mümkün olduğunca toparlayıcı ve bütünleştirici olmaya da gayret sarf ediyorsunuz.
24 Haziran seçimlerini dışarıdan çıplak gözle izleyerek bizler adına önümüzdeki süreçte karar verecekleri seçerken onların hal ve gidişatlarını yakından takip etmek ihtiyacı duydum.
Bana da siyasetle uğraşmam nedeniyle görüş beyan eden, fikir soran, olup bitenlerden haberdar olmak isteyenler olduğu için kendimce yorumlar yapmak durumunda kaldık.
En fazla sorulan soruların da yerel ölçekli aday olan isimlerin ileriki aşamada neler yapabilecekleri, kimlerin kimlere daha yakın olarak parti içerisinde nasıl bir politika izleyeceklerine ait sorulardı.
Teşkilat yapılanmasından rahatsız olanların korkuları ve endişeleri vardı. Birey olarak tanımadıkları isimlerin listelerde yer almasından huzursuz olanların olduğu gibi.
Adana’ya ait, kente dair endişelerini dile getirenlerin ise azınlıkta kaldıkları bir ortamda 24 Haziran seçimleri gerçekleşti. Bu seçimlerin içeriğine bakılacak olunur ise bundan önce yapılan seçimlerden çok farklı bir seçim maratonu yaşanmadı Adana’da.
Tıpkısının aynısı gibi…
Sadece isimler değişikti…
Alınan sonuçlar da şunu gösteriyor ki, çok iyi motive olunmadan ve aktif politikanın sıcaklığını Adana seçmenine geçiremeden yapılan bir seçim maratonunda ancak bu kadar sonuç alınabilirdi!
Ders almak adına muhakeme yapma zamanı şimdi. Görülüyor ki çok da ders çıkarılmışa benzemiyor iktidar partisinde.
Muhalefet partisi ise almış başını gidiyor. Hezimet sayılacak olan seçim sonuçlarını ‘başarı olarak’ insanlara adeta yutturmak istiyor.
MHP’nin ise Ak Parti’nin peşine takılarak izlediği ‘bize de oy verin’ politikası ile ne kel, ne de fodul misali ancak bu kadar uzayıp kısalmasını görüp şaşkınlık yaşıyoruz.
Yani sizin anlayacağınız herkes halinden memnun. Memnun olmayan tek bir kesim var ise de o da ezilen ve politikacıların kararları altında yaşamlarına devam ettirmek zorunda kalan halkımız…
Hayat kısa ve zaman akıp geçiyor. Dünü kapattık, bugüne yaşıyoruz.
Yarına ise umutla bakmak istiyoruz. Dün ve bugün ne yaşanır ise yaşansın, yarına ümitli olmak, daha iyi bir gelecek için hayal kurmak ve yaşamak derdindeyiz.
Siyasetten ne uzak kalabiliyoruz, ne de ona yakın durup siyaset yapabiliyoruz.
Dün, birileri benim babamı ve atamı yönetti. Bugün ise yine birileri beni yönetiyor. Yarın, o birilerinin evlatlarının benim evlatlarımı yönetmelerine izin vermemek istiyorum ama…
Âmâsı var işte…
Müsaade etmiyorlar.
Böyle bir Türkiye’de ve Adana’da yaşıyoruz. Hayallerinizi ötelemeyin ve ümitlerinizi asla sıfırlamayın.
Yaşam devam ediyor ise yaşamanın zevkini ve tadını çıkarın.
Siyasetten de uzak kalmayın…