Bize gerekli olan iki temel öğedir iç huzur ve adalet. Olmaz ise olmaz cinsinden.
Bir yerde iç huzur yoksa rahat olmaz. Başarı gelmez. Tıpkı adaletin olmadığı yerde insanın mutlu olmayarak huzuru bulamadığı gibi…
O halde bu iki temel unsuru içimize sindirip onu yaşamalı, adil olmalı, huzuru tesis etmek adına da ne gerekiyor ise yapmalıyız. Koca imparatorlukların yıkılmasının altında yatan temel etken de bu iki öğedir.
Yerel ölçekli belediyelerde olmaz ise olmaz cinsinden bu iki öğenin ön plana çıkması gerektiğini düşünüyorum. Yeni başkanların seçilmelerinin ardından belediye içerisinde bir iç huzursuzluklar başladığını görüyorum. Bunu hissediyorum.
Çalışan açısından ‘akıbetimiz ne olacak?’ sorusuyla başlayan iç huzursuzluktan bahsediyorum aslında. Herkes için geçerli değil elbette. Yatarak, el ense cinsinden çalışan olarak görülen kişilerden bahsediyorum.
Elbette bu kişilerin huzursuz olmaları doğal diyebilirsiniz. Lakin belediyede verimin alınabilmesi adına bu iç huzuru da kısa zamanda ‘ne yapılacak ise acilen yapılsın da biran önce huzur tesis edilsin’ diyerek yorumlamak ve bunu da hayata geçirmek gerekiyor.
Diğer önemli konu olan ‘adalet’in tesisi, sağlanmasıdır. Yerel hizmetlerde çalışanlar, daire amirleri ve memurları başta olmak üzere bütün herkes kendisinin adil olduğunu söylerler ama icraatlarında bunu bir türlü gerçekleştiremezler.
Önceki gün bir belediye başkanının evinde çalışan belediye işçisinden haberdar oldum. Belediyenin park ve bahçeler müdürlüğünün kadrosunda gözüken bayan görevlinin belediye başkanının evinde özel olarak çalıştığını, temizlik yaptığını, yemeklerine varana değin ondan sorulduğunu ancak parasını da belediyeden aldığını öğrendim.
Yetinmemişler, kadına bir de ‘fazla mesai’ yazmışlar.
Şimdi bunun adı da ‘adalet’ olsa gerek!
Yerel ölçekli o kadar size çok örnek verebilirim ki adaletten uzaklaşılması yönünde. Bir birimde 60 kişi çalışıyor gözüküyor. Oysa fiili olarak çalışan kişi sayısı 35…
Gerisi nerede?
Torpilli kardeşim! Aklına düşer ise iş yerine geliyor ve selam verip gidiyor.
Demek ki adamlar müsait değiller…
Bu kadar adaletten uzaklaşır iseniz sonra koltuğu da kaptırırsınız, o halk da, o belediyede çalışan da sizden hesap sorar. Sandıkta alırsınız boyunuzun ölçüsünü.
Yazımın içerisinde ifade ettim. Koca imparatorluklar iç huzur ve adalet yüzünden yıkıldılar. Huzuru bozacak konulara izin verdikleri an, güçsüzleşerek kan kaybettiler. Yönetim zafiyeti ile de konu taçlanınca yok olup, tarihten silindiler. Adalet konusunda da ‘kişiye göre adalet’ tesis edince huzursuzluklar baş gösterdi. Bu da devlet yönetimine sirayet edince, boşluk doğdu ve yok olan imparatorluklar hasıl oldu.
Bu günler geçiş süreci olan günler. Kimse sanmasın ki ‘sonsuza kadar hükmeden’ olarak kalacaklar, güç ellerinde olacak…
Yok, böyle bir hayat…
Her şeyin bir başlangıcı, bir de sonu var.
Bu nedenle adil olun, iç huzuru bozmayın. Yandaşlara imkân tanıyacak kişi konumuna gelmeyin. Bu halkın diline de düşmeyin.
Bu kadar uyarı yeterli mi?