Yaradan bizlere her türlü imkânı vermiş. Denizi, doğayı, tabiatın en güzel varlıklarını bizlere vererek imkânlarımıza sunmuş.
Havası temiz, toprağı bereketli bir coğrafya üzerinde yaşıyoruz. Toprağa ne ekersen bitiyor. Hava deseniz harika…
Cennet gibi bir ülkedeyiz ama kıymetini bilmiyoruz.
En güzel tatil merkezlerinde dahi insanların çevrelerine karşı duyarlı olmayarak çevreyi kirletme konusundaki anlam verilmez davranışlarını görünce bu kadar imkân bu insanoğluna fazla gibi düşünmeye başladım!
Kızıyorum, sinirlerim bozuluyor. Yediklerini, içtiklerini gelişi güzel atan insanların hala varlıklarını görünce ‘eğitim olmadan bu iş olmuyor’ diyerek konuyu özetlemek durumunda kalıyorum.
Turizm adına bu kadar imkân bir başkasının elinde olsa ne yapar?
Sanırım bu sorunun yanıtı ‘dağı taşı paraya çevirip kullanır’ diye gelir insanın aklına…
Denizi de rezil etmişiz, dağı, ormanı da…
Mesire yerlerini de, doğayı katlederek, mesire yerlerindeki ağaçları katlederek inanın bana her yere tahribat vermişiz. İnsan kadar zararlı bir başka yaratık var mı?
Tatil yerlerinde insanları bir defaya mahsus olarak soyup soğana çevirecek bir yönetim anlayışı ile tatil yerlerini işletiyorlar.
Bir kişilik yemek için 80 lira fiyat biçilip insanlardan tahsil ediliyor.
Ne oluyor? Nereye varıyor bu işin sonu?
Bir şişe suyu 20 liradan satan tatil yeri işletmecilerine ‘dur’ diyemediğimiz için biz daha çok kafamıza vururuz. Dizlerimizi döveriz…
Mersin’den başlayarak Silifke’ye kadar uzanan tüm deniz sahilindeki işletmelerin baştan aşağıya elden geçirilip denetim altına alınması gerekiyor. Bunu yapmak da devlete düşüyor.
Ben kendi adıma bu kadar turizmi baltalayan başka bir yönetici kafilesi görmedim. Aslında bunlar yönetici değil, insanları resmen soyan kişiler…
Turizm adına turizmi katlediyorlar…
Bu nedenle tatil yerlerinin işletimine ait, düzenlenmesine dair, temiz ve sağlıklı bir şekilde topluma sunulması noktasında yetkililerin acilen önlem alması gerekiyor.
Yoksa…
Bu gidişle Türkiye’de ve Akdeniz Sahili’nde turizmin ayağa kalkma ihtimali yok…