Türk siyasi tarihinde uzun soluklu iktidarda kalmak gibi bir gelenek çok yaşanmamıştır. İki yılı aşmayan Hükümetlerin kurulup yıkılmasına alışık olan Türk halkı, 18 yıllık AK Parti iktidarı ile bazı alışık olmadığı dönemleri yaşayarak görmüştür.
AK Parti’nin 18 yıllık iktidarları döneminde vatandaşın alışık olmadığı bazı siyasi duruşlar ve uygulamalar yaşanmış olup bunların olumlu sonuçlarını da Türk halkı görmüştür. İlk yıllardaki iktidarlık dönemi ile son 5 yıllık iktidarlık dönemi arasındaki mesafenin öncesini baka sonrasının olumsuzluklarla yüklü olması da yurttaşın bazı arayışlar içinde olmasına neden olmuştur.
En büyük sıkıntı ekonomiktir. İşsizlik almış başını gidiyor, işsizlik ile birlikte ekonomik küçülme ve halkın alım gücünün düşmeye başlaması, mutfakta oluşan yangın, siyasi iradenin kendi hısım ve akrabalarına, partililerine yönelik iltimasları ile oluşan kalın bir tabakanın giderek büyümesi, yurttaşın güvensizliği gibi değişik nedenler ile iktidar tehlikeli sularda yüzmeye başlamıştır.
Bunu koro halinde herkes söylemeye başlayınca da Parti Genel Başkanı ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da önce parti içinde sonra da kabine bazında acil eylem planlarını harekete geçirmek durumunda kalmıştır.
Doğrusunu da yaptı aslında Sayın Cumhurbaşkanı. Parti teşkilatlarındaki sıkıntının giderilmesi adına aslında geç dahi kalındığını her yazımda dile getirdim.
Bu konudaki tehlikeli sularda yüzme konusu bütün uyarılara rağmen askıya alındı diye düşünüyorum. Parti teşkilatlarındaki sıkıntının da yerelde yansıması daha hissedilir nitelikte oldu.
Ekim ayına girmek üzereyiz. Sanırım Ekim ayında AK Parti’nin kongre süreci başlayacak. İlçe teşkilatları, il teşkilatları kongrelerini yaparak genel merkez kongreleri belirlenecek ve 2020 yılının ilk çeyreğinde de genel merkez kongresini yapmış olacak.
Bu yapılanmanın hassas ve ince ayarlar üzerinden yapılarak sürecin daha doğru bir yöntemle götürülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bunun içinde önlemler alınmak yöntemiyle ilk yıllardaki AK Parti hassasiyetleri ile yönetim anlayışının yeniden ihdas edileceğine inanıyorum.
Ekonomik krizi nasıl sonlandıracaklar? Sorunun da yanıtını aramaya çalışanlardanım. Bunun yanıtını da doğrusu çok ekonomi okuyan birisi olmamama rağmen hayatın içinde yaşayan ve denenmiş yöntemlerin de verdiği bilgiler ile az ya da çok kendi düşüncesini aktaracak kadar bilgi sahibi birisi olarak tek kelime ile izah etmek istiyorum.
Bu ülkenin bütün imkanlarını bu ülkenin insanlarının emrine amade edeceksiniz.
Ne demek bu?
Tarım topraklarını iyi değerlendirip çiftçiyi ayağa kaldıracaksınız. Çiftçiyi destekleyip dışarıdan tarım ürünleri ithal etmeyeceksiniz.
Sanayi devrimi gerçekleştirip önünüze geleni satmayacaksınız. Teşvik edeceksiniz, kalkınma hamlesini ulasal boyutta başlatacaksınız.
Madenleri iyi işletip doğru yöntemle gelir elde edeceksiniz.
Ekonomi büyümeyi önleyici piyasa ekonomisini bilerek hayata geçirip bankacılık sektörünündeki faiz, kur dengesini de ayarlayarak halkın faiz ve enflasyon karşısında kaderine terk edilmesine acilen engel olacaksınız.
Ekledikçe ekleyerek uzayıp gider bütün bunlar.
İyi yönetip iyi kararlar alarak halkınızı mutlu edeceksiniz.
İnanın yoksa bunları yapmaz iseniz gidişat hayra delalet değil. Kötü gidişin de sonu hüsran olur. Bunun hazırlayıcıları da kendilerini kapının önünde bulur.
İster AK Parti olsun, ister başka parti. Hiç fark etmez. Halkının mutluluğunu tesis edemeyene bu halk ‘biraz dinlen’ der ve elinin tersiyle iter.
Bunun da yaşanmış örnekleri vardır Türk siyasi hayatımızda.
DSP Hükümetinin olduğu günleri hatırlayın. Yüzde 18’lik bir partinin bir seçim sonrasında yüzde 1’ler düşmesinin anlamını sanırım siyasetçiler çok daha iyi yorumlarlar.
Sonuç itibariyle ‘tehlikeli sularda yüzmeye başlayan mevcut AK Parti yönetiminin acilen düzelme noktasında radikal kararlar almasının vakti’ geçmeye başladı.
Bir kez daha hatırlatmış olalım.