‘Yerel ya da ulusal basında ‘olanların’ yorumlandığı köşeleri okurken, kullanılan dili hep
önemsedim...
Kire bulaşmamalı...
Fosiptik çukurlardan güç almamalı...’
Çukurova Barış’ta, ilk yazıda, bu satırlara yer vermiştim...
Okurun okurla, seçmenin seçmenle ‘olanları’ konuşabilmesi için, her şeyden önce ‘düzgün,
anlaşılabilir’ bir ortamın sağlanmalı.
Bu da ancak ‘toplum önderlerinin’ düzeylilikten kopmadan konuşmalarıylayazmalarıyla
olanaklıdır.
Tutar, kire bulanmış ‘söylemleri’ yurttaşla karşı karşıya getirirseniz;
İnsanları bölersiniz,
İnsanları birbirini anlamaz duruma sürüklersiniz,
Yaşamı acıtırsınız;
İçinde bulunduğumuz koşullar bu!
***
İktidarı oluşturanlardan tutun, muhalefet olanlar da aynı ‘kirlilikle’ iç içe!
Kişilik,
Saygınlık,
Anlayış,
Hoşgörü...
Hepsi, ama hepsi ayaklar altında!
Yapılmak isteneni anlamakta zorlananlardanım.
***
Koltuklarında ‘biraz daha’ uzun oturmak uğruna, yurttaşın yüreklerine salıverdiklerini
görmüyorlar mı?
Şereften,
Kandan,
Küfürden geçilmeyen tümcelerden yorgunuz işte!
Karşımızda duran ‘kim olursa’, anlamaktan uzağız!
Haksızlıklarımızda güçlü ‘duruşumuz’,
Avazımız çıktığınca ‘suçluluğumuzu’ bastırmaya kalkışmamız,
‘Namusluların, namussuzlar kadar güçlü’ olmasının gerektiğine inanmayışımız...
Varsa, yoksa fosiptik kirlilikten güç almamız...
***
Yurttaşın...
Birbirine sarılması,
Birbirini anlaması,
Birbirini sevmesi,
Bir şeylerini paylaşması kadar ‘anlam’ taşıyan; bunun yaşamla özdeş olduğunu bilmesi,
özümsemesi kadar değer bulacak ne var ki?
Koparak,
Bölünerek, bir başına kalmak uğruna bu kirlilik neden?
***
Yakınlarımda ‘küfrü’ hiç hoş bulmadım...
Evimde,
İşimde...
İnsanın insanı kıyımını da...
Biraz daha ‘benim’ olsun diyerek, karşımda durana ‘kirli’ betimlemeler yapmayı da...
Bir yandan gazete köşelerini ‘zaptetmişlerin’,
Bir yandan hergün televizyon karşısında salyasümük söylemler yineleyenlerin,
Gündem konularını ‘kirleterek’ yurttaşın karşısına çıkmalarına dayanamıyorum!
Söylemleriyle yurttaşı hem bölüyor, hem de küçültüyorlar çünkü...