İletiyi bana gönderen dost “görüldüğü gibi bazı balık bellekliler için, ya da yakın tarihini bilmeyenler için tarih, yalnızca ölü bir insanın tanıklığından ibarettir” notunu eklemişti.
İlginç olduğunca, günümüzün kimi gelişmelerini tanımlayabilmemiz için bilinmesi gerekli ‘bilgi’ olması bakımından da önemsedim doğrusu.
Bilindiği gibi, her gün yeni “bir şeylerle” önümüze getiriliyor tarih, getirilirken de; “o günler” yaşanmamış, o zorlukların üstesinden gelinmek için uğraş verilmemiş, bunca yaşananlara “önderlik” yapan bir lider olmamış gibi yok sayılmalar oluyor ya…
Yok sayılmakla birlikte, “o” dönemde verilen uğraşın ergilerini bol kepçeden götürüyorlar ya…
Savurganlığın en büyük “suçlardan” sayıldığını söyleyip, “savurgan” yaşamlarından ödün vermeyenler…
* * *
Aslında, iletiyi gönderen dostun neden “balık bellek” notunu eklediğini düşünmem gerekiyordu!
Duyduklarını-bildiklerini-yaşadıklarını çar-çabuk unutanlar için kullanılır, bilirsiniz!
Balıklar öyle midir, ya da ağa takılmaları “unutkanlıkları” sonucu mudur, bilim insanlarının böyle bir çalışması olmuş mudur da “balık bellek” deyimi sıkça kullanılır, anlamıyorum!
Yaşadıklarını “unutmak” böyle bir deyimi gerektiriyorsa, aynı yoldan hergün iki kez geçen sürücünün, yine aynı yolda “kaza” yapması nasıl bir “deyimi” gerektirir ki?
Yaşananlar “unutulmuyor” dersek yalan olur, “yaşananlardan ders çıkarılmıyor” dersek de gerçek!
* * *
Tarihten bir yaprak…
Azerbaycan’ın kim, ya da ne olduğunu anlatmaya gerek yok kanımca…
“Kardeşlik’ bağlarımız olduğu yadsınmıyor bile.
İletiye geçiyorum:
Yıl 1920. aylardan mayıs. Mustafa Kemal, Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya bir mektup yazıyor. Mektupta, ekonomik sıkıntı içerisinde olunduğunu ‘başka kaynaklardan para sağlayıncaya dek, Azerbaycan hükümetinden borç para alınmasını’ istiyor.
Kazım Karabekir Paşa, isteği Azerbaycan hükümetine iletiyor.
Bu iki ülke arasındaki ilk resmi yakınlaşmadır.
Yıl 1921. Nerimanov’un emri ile Azerbaycan Dışişleri Bakanı Mirza Davut Hüseyinov, kazanılan Birinci-İkinci İnönü Savaşları nedeniyle çektiği telgrafta ‘kazanılan büyük zaferlerden dolayı Türk halkını Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adına kutluyoruz’ demekle yetinmiyor, ayrıca çeşitli petrol ürünleri gönderiyor.
Yine 1921 yıllında, Mustafa Kemal Nerimanov’a bir mektup yazıp, sıkıntılarını bildirince, bunun özerine de Azerbaycan’dan beşyüz kilo altın geliyor. Bunun ikiyüz kilosu devlet bütçesine ayrılıyor, diğeri ile de araç-gereç-silah alınıyor.
Bundan başka, Nerimanov, Rusya’dan aldığı onmilyon altın rubleyi de Ankara’ya gönderiyor…
Daha önemli bir konu…
Nerimanov, Mustafa Kemal’e yazdığı mektup yazıyor. Mektupta, Türk halkının emperyalizmden kurtulma günlerinin yaklaştığını, bu nedenle de ‘Türk halkını’ kutladığını söylerken, mektubun sonuna şunları ekliyor:
‘Paşam, bizim Türk Ulusunda kardeş kardeşe borç vermez. Kardeş, her zaman kardeşinin elinden tutar. Biz kardeşiz, her zaman elinizden tutacağız, tutmayı sürdüreceğiz.’ (A.Şemseddinov, Kurtuluş Savaşı Yıllarında Türküye-Sovyetler Birliği Alakaları shf. 66)
* * *
Benim kafamda kurguladığım bir dünyanın varlığını yadsıyamam.
Öyle bir kurgu olamasa ‘neden’ yazmaya gereksinme duyacaktım; değil mi ya?
Bir yanda ‘kardeşlerimiz’ dediklerimiz.
Bir yanda, özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarından beri çekiştiklerimiz.
Bir yanda, atalarımızla yaşanan güzel ilişkiler.
Bir yanda, birlikte yaşanan savaşlardan dolayı suçlanmamız.
Bir yanda, bir yanda…
Bir yanda, bugün “yaşanan” gariplikler…
YİNE KLİMA ÇALIŞMIYOR!
Dün, öğle sonrasında bindiğim toplu taşıma otobüsünün orta sıralarında ayakta olan yolcular vardı! Otobüsün üst havalandırması açık olsa da, duraklarda içerisi durulamaz biçimde basılıyordu. Ön sıralardan biri, ayakta olan “kaptan klima çalışmıyor mu” diye sordu. Kaptan, hiç de oralı değil, “çalıştırmıyoruz” dedi. Adam anlamamış olmalı ki, yeniden “klima arızalı mı” diye sordu. Kaptan “arızalı değil, bu havada çalıştırmıyoruz” dedi. Adam “içeriye bakar mısınız, yolcular pişti, terliyor neden kapatıyorsunuz” dedi demesine de, kaptan duymadı bile! Arka sıralarda oturan biri, alnından süzülen teri elinin tersiyle silerken “bunlara ya belediye bir şey yapamıyor, ya da bunlar belediyenin kararlarını uygulamayacak kadar güçlüler” dedi.