Ülkelerin işsizlik, enflasyon oranları göz önüne alınarak hazırlanan bir çalışma yapılıyor… Listede altmışbeş ülke yer alıyor…
Altmışbeş ülkenin işsizliği, enflasyonu temel alınarak yapılan çalışma sonucuna göre ülkelerin ‘sefalet’ sıralaması yapılıyor…
Listedeki göre, ‘sefalet’ sıralamasında ilk sırayı Venezuela alıyor… Ardından Güney Afrika, ardından Arjantin, ardından Ukrayna…
Beşinci sırada tüm dünyaya ‘iflası’ duyurulan komşumuz Yunanistan yer alıyor! Altıncı sırada ‘yeni’ Türkiye’miz…
Sıralamanın ‘en’ dibinde olan ülkelerse İsviçre, Japonya, İzlanda, Danimarka; ‘sefaletten’ uzak ülkeler…
***
Altıncı sırada olmamız, enflasyon-işsizlik konusunda ‘boy’ alınamayış, emekliye ‘açlık sınırı’ olarak belirlenen miktarda aylık, esnafın ‘her yıl’ getirilen yapılnmaya karşın borcundan kurtulamayışı, çalışanın haklarını koruyamaması, yaşam kaygılarının artması…
Bunların ‘hepsi’ bir yana mı?
Düşünürün ‘ekonomik özgürlüğü olmayanın özgürlüğünden söz edilemez’ tümcesini zaman zaman anımsatıyorum…
Gereksinmesini karşılamasının, yaşama tutunmasının başka yolu var mı insanın…
Bunları konuşmamız, bunları iyileştirmemiz, bunları çözmemiz gerekirken ‘neleri’ konuşuyoruz biz böyle?
***
Mili Takım Teknik Direktörü, bir maç sonrasında yengisini anlatırken ‘böbürlenmeden’ uzak durmuyor, diyor ki: ‘Takımımız çok çalışmış, yenmiştir!’ Bu mu hepsi; başka denecek bir şey yok mu?
Onlarca dolar ödenen, ‘onlarca doların’ neden ödendiğini bilmeden alkışlayan kalabalığın ne yapmak istediğini anlayan var mı? Fatih Terim’in maaşını, aldığını, ödenecek tazminatı konuşuyoruz ‘çözüm’ üretecek gibi! Bir de aldığı yüzbin dolarların ‘neden-niçin’ ödendiğini bilmek yerine, ‘ödendiği’ için ödüllendirilmesi gerektiği ‘kanısının’ yaygınlaştırılmak istenmesi…
Her yıl ‘bin asgari ücretlinin’ maaşının ödendiğini bir yana atarak, ‘yaptığının’ ülkeye kazandırdığını düşünmeyerek ‘bunu konuşmak’…
**
‘Sefalet’ sıralamasında geçen yıl sekizinci olurken, iki gerilemiş; altıncı olmuşuz…
İşsizlik, enflasyon ‘sorunu’ azalmamış-artmış… Bizde bir deli çıkıyor, gündemi ‘anlaşılmaz’ denilmiş olsa bile ‘düşündükleri’ bir yana taşımayı beceriyor…
Diyor ki: ‘Biz yeni bir devlet kuruyoruz. Beğenin beğenmeyin, bu devletin kurucu lideri Tayip Erdoğan’dır. Yapılan YAŞ yeni bir TSK’nın inşasıdır. Biz vesayet düzenini yıktık!’
Bu dolaşıklık, bu karmaşıklık Eski AKP MKYK üyesi, Sivil Alan Platformu Başkanı Ayhan Oğan’dan geliyor! Şimdi ‘niyet’ okumak, denecek de… Referandum öncesinde muhalefetin sıkça yinelediği, ‘sistem-rejim’ değişikliği eleştirisine ‘iktidarın’ alaysı yanıtlar verdiği durum… Bunu konuşuyoruz şimdi her yerde…
***
Ne oluyordu bilmiyorum…
‘Nikah’ yine aynı biçimde olsaydı n’olurdu? Şimdi deniyor ya, sözde ülkenin ‘şu kadarı Müslüman olunca’ denerek gerekçeler bulunmaya çalışılıyor ya…
Bir de ‘resmi nikah olsa da, büyük çoğunluk imam nikahı istiyor’ deniyor ya… Bunları yok sayan, bunları yadsıyan olduğunu sanmıyorum! Örneğin Küçük Saate gidilen bir yol var. Kimse de ‘neden buradan gidiliyor’ diye sorun da etmiyor.
Çıkıp ‘bu yolu değiştireceğim’ demenin gereği, ya da konuşulmasının gereği yerine; ‘Stadyumun AVM yapılması için mi, yoksa park alanına dönüştürülmesi için mi’ çaba harcanmalı diye ‘konuşulması’ yararlı olmaz mı? Evlenecek olanlar, işin tüm aşamalarını tamamlarken, ‘nikah’ konusuna da çözüm buluyor.
Ayrıca ‘böyle’ bir koşturmacının ‘çiftleri’ olgunlaştırdığını da bilelim…
Bilmeyelim, ‘sistem-rejim’ tartışması içerisinde görmeyelim mi yoksa? Bunları mı konuşalım?
***
Yıllar önce izlediğim bir filmde, köy yerinde turistler köy çocuklarının yamalı, sümüklü, dağınık durumlarının fotoğrafını çekiyordu.
Oyunculardan biri ‘turistlere engel olalım, sefaletimizin fotoğrafını çektirmeyelim’ derken diğer oyuncu ‘sefaletimizi ortadan kaldırmadıkça hep çekecekler’ diye yanıtladı.
Önce insana aşını kazanabilmesi için ‘insanca’ çalışabileceği bir iş, gereksinmelerinin altında ‘ezdirmeyecek’ bir maaş…