24 Haziran seçim koşusuna katılan adayların ‘son hızla’ süren yarışı bugün bir, yarın iki; ardından yurttaşı sandıkla buluşturacak…
Kim ne anlattı, seçmeni ne denli etkiledi, az mı çalıştı, eksikleri var mıydı?
Benzer soruların tamamı ‘sepete’ girecek!
Caddelere gerilen koca bayraklar, binalara giydirilen kocaman fotoğraflar, elektrik direklerine üşenmeden-masrafından kaçınmadan bağlanan flamalar…
Daha neler neler ‘sepete’ girecek!
Yine ‘biz’ kalacak!
Yine ‘sokak’ kalacak!
Yine ‘işsizlik’ kalacak!
Yine ‘kandırılmışlık’ kalacak!
Yine ‘insan’ kalacak yaşamın orta yerinde…
***
Birlikte çıkacağız yine pazara…
Tarlada birbuçık lira olan soğanı pazardan altı liraya alacağız birlikte!
Tarlada yetmiş kuruşa alıcı bulamayan patatesi üç liraya alacağız yine birlikte!
Paramızın alım gücü düştüğünde birlikte küçüleceğiz!
Çocuğumuz eğitimde çürümüşlüğü yaşarken birlikte üzüleceğiz!
Yine tuzumuz bittiğinde birbirimizin kapısını çalacağız!
Sevincimiz birlikte haz olacak!
Yasımız birlikte acı verecek!
***
Dahası da var…
Hani dillerinden düşürmedikleri Şehir Hastaneler var ya; oralarda birlikte sıra bekleyip, birlikte azarlanıp, birlikte iyileşmenin yollarını arayacağız!
Bozulan-yapılan,
Yeniden bozulan-yapılan,
Yetmedi yeniden bozulan-yapılan,
Daha da yetmedi yeniden bozulan-yapılan…
Her bozulup-yapılmasını övünerek anlattıkları yollardan, kaldırımlardan birlikte yürüyerek geçeceğiz!
Her bozdukları,
Her yaptıkları,
Her harcadıkları cebimizden çıkmıyormuş gibi gülüp geçeceğiz!
Biraz daha bozsunlar,
Biraz daha bozduklarını yapsınlar,
Biraz daha bozup yapsınlar ‘cebimizden’ harcasınlar diye sandığa koşacağız bir de…
***
Ne diyorum biliyor musunuz?
Bir seçimde, 24 Haziran günü bir şey yapmalıyız…
Demeliyiz ki;
Ey partiler,
Ey partilerin genel başkanları,
Ey partilerin adayları,
Ey partilerin önde gelen isimleri…
Çok partili sisteme geçeli yetmiş yıl olmuş, yetmiş yıl boyunca ‘iktidar’ olan partiler olarak ‘neden’ yurttaşımıza verdiğiniz sözleri yerine getirmediniz?
Daha uygar, daha yaşanılır bir ülke ‘vaat’ etmenize karşın ‘neden’ bir kendinizi bir de çevrenizi varlığa kavuşturmaktan başka bir şey yapmadınız?
Neden bu verimli toprakların çoraklaşmasına ödün verdiniz, neden çevreyi bozdunuz, neden varsıllıkları sattınız, neden komşuyla didiştiniz, neden sığınmacılara gösterdiğiniz özeni bu ülkenin yurttaşına göstermediniz, üreticiyi neden küstürdünüz, emekliyi neden dar boğaza sürüklediniz, neden esnafı avmlere boğdurdunuz?
***
24 Haziran…
Dünü vardı, yarını da olacak.
Süslü sokaklar, süslü caddeler, anlaşılmaz gürültüler çıkaran araçlar ‘sepete’ girecek!
Yine ‘biz’ kalacak!
Yine ‘sokak’ kalacak!
Yine ‘işsizlik’ kalacak!
Yine ‘kandırılmışlık’ kalacak!
Yine ‘insan’ kalacak yaşamın orta yerinde!
Hoşgörü kalacak…