Dün MHP'nin kurucu lideri Alparslan Türkeş'in uçmağa varışının yirmiikinci yıldönümüydü..
İlgili ilgisiz, ipli ipsiz kişiler yaptıkları açıklamada, Türkeş'in uçmağa varışı üzerinden Türk milliyetçiliği mesajları verdiler..
Türk milliyetçiliğinin sonsuza dek yaşacağını dile getirdiler..
Evet, farklı tonlardaki, farklı renklerdeki Türk milliyetçileri ile Türk milliyetçiliğini Amerikan ipiyle bağlamak isteyen ama Türk milliyetçisi maskesi takanların dediği gibi Türk milliyetçiliği sonsuza dek yaşacak..
Türk milliyetçiliğinin özel adı olan Türkçülük dünya döndükçe yaşayacak, o ya da şu devlete Türk'ü mandacı yapmak için iple sarıp sarmalamak isteyenlere inat Türk'ün bağımsızlık ruhunu hep doruklarda tutacak..
Siyasal ve ideoloji tarihçileri her ne kadar Türkçülüğün doğuşunu 1789 - 1799 tarihleri arasında yaşanan Fransız Devrimi sonrasında Avrupa'da yayılan milliyetçilik akımına bağlasalar da, Türkçülük aslında Mete Kağan'dan beri Türklük ruhu olarak Türkler arasında yaşaya gelmiştir..
Orhun Yazıtları, Türk'ün kültürel geçmişini ortaya koymanın yanında, Türkçülük ruhuna sahip olduklarını da gösteren bir belgedir..
Cengiz Kağan'ın kendisini müslümanlığa ve hıristiyanlığı davet eden misyonerlere verdiği yanıt, güçlü bir Türkçülük anlayışının sahip olduuğunu göstermektedir..
Hülagu Kağan'ın Abbasi Sultanına dersini verirken ettiği sözler, Emevilerin tarihsel kayıtlara göre 70 bin Türkü katlettiği Talkan ve Curcan soykırımlarını anımsatması Türkçülük duygusunun doruk noktalarından birisidir..
5 bin yıldır yaşayan Türkçülük, Osmanlı döneminde Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin Yurdakul, Fuat Sabit Ağacık, Necip Asım (Yazıksız), Veled Çelebi (İzbırak), Ali Canip (Yöntem), Ömer Seyfettin, Hüseyinzade Ali Bey, Akil Muhtar (Özden), Gaspıralı İsmail, Sultan Galiyef, Neriman Nerimanov gibi Türkçüler; Türkçülüğü sistemleştirmek için büyük emek harcamışlardı..
Türk Derneği, Türk Ocakları, Türk Derneği Dergisi, Türk Yurdu Dergisi, Genç Kalemler, Halka Doğru, Gaspıralı İsmail'in bugünkü Rusya sınırları içinde yayımladığı Tercüman gazetesi, İttihat ve Terakki Fırkası, Milli Ahrar Fırkası, Milli Mücadele Fırkası gibi örgüt ve yayın organları, Osmanlı coğrafyasının yanısıra Asya'da Türkçülüğü örgütlü bir şekilde yayılmasına sağlamışlardı..
Cumhuriyeti kuran irade de Türkçü iradeydi..
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, Atsız ve etrafında kümelenen Türkçüler çıkardıkları dergiler ve kurdukları derneklerle Türkçülük ateşini Cumhuriyet döneminde de güçlü tutmuşlardı..
1950'lere kadar devrimci bir niteliğe sahip Türk milliyetçiliği, bu tarihten sonra islamla sentezleme girişimlerine, daha doğrusu bu yöndeki yoğun saldırılara uğradı…
Ana damar Türkçülük; devrimci, toplumcu ve laik yapısını bugüne kadar korurken, özellikle CKMP'nin 1969 Adana kongresinde MHP'ye dönüşmesiyle bir bölümü Türk - İslam Sentesi denilen Türk milliyetçiliği ile İslamı sentezlemeye çalışan bir anlayış etkisinde milliyetçi bir çizgi izlediler..
Ana damar Türkçülük ve islamla sentezlenen Türk milliyetçiliği günümüzde de varlıklarını sürdüryorlar..
1969 kongresinden sonraki süreçte Türk İslam Sentezi fikriyatıyla yola devam eden Türk milliyetçilerinin bir kısmı ilerleyen yıllarda BBP ve Muhsin Yazıcıoğlu örneğinde görüldüğü gibi tamamıyla islamcı bir anlayışa yönelmişlerdi..
Son dönemlerde, bazı çevrelerin Türk milliyetçiliğini ABD çıkarlarının Ortadoğu ve Orta Asya'daki bekçisi konumuna dönüştürme çabalarını da görmeye başladık..
Bu çevreler, Türk milliyetçisi görüntüsü altında, Türk milliyetçiliğini neoliberal, kapitalist, Amerikancı ve AB'ci bir anlayış potasında eritmeye çalışıyorlar..
Şu andaki görüntü, istedikleri başarılı yakalamadıkları, ancak yine de ABD çıkarlarını Türk milliyetçiliğinin hedefleri olarak gösterme ve Türk milliyetçisi başka yapılardaki liderlere düşmanlık üzerinden adam devşirme çabalarını bıkmadan sürdürdükleri yolunda..
Türk milliyetçiliğini ABD ve AB'ye eklemlemek isteyenler yakın zamanda yüzlerindeki Türk milliyetçisi maskelerini çıkararak gerçek kimliklerini gösterecek..
Ana damar devrimci toplumcu, laik Türkçülük ile islamla sentezlenen Türk milliyetçiliği bundan sonraki dönemlerde de varlıklarını güçlü bir şekilde sürdürmeye devam edeceklerdir..
Kimimiz yüzümüzü benim de yaptığım gibi doğuya yani Tanrıdağı'na, kimimiz güneye dönmüş şekilde inandığımız mücadeleyi sürdüreceğiz..
Devrimci, toplumcu ve laik Türkçülük ile giderek islamın daha da ağırlık kazandığı Türk İslam Sentezciliği varlıklarını tahirsel geçmiş ve deneyimleri ışığında sürdürecek..
Sözün özü, Türk milliyetçiliği sonsuza dek yaşayacaktır...
***************
Mavra tutkusu eskiden geliyormuş
Adana Büyükşehir Belediyesi'nin artık "eski" demek gereken Başkanı Hüseyin Sözlü'nün bir "mavra" tutkusu olduğunun farkına varmıştık..
Hatta "Adana Mavraları" diye bir kitap projesini MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye sunmuştu..
Bahçeli'nin talimatıyla da, Kültür Şube Başkanı Yusuf Delikoca tarafından uzun bir çalışma sonrasında "Adana Mavraları" kitabı yayınlanmıştı..
Meğer Sözlü'nün "mavra" tutkusu çok eskilerden geliyormuş..
Sözlü"nün bu özelliğini de 28 yıllık dostu ve okul arkadaşı ASKİ'nin Ankara'dan ithal yönetim kurulu üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Yüksel Durna'nın açıklamasından öğrendik..
Yüksel Durna, veda mesajında Hüseyin Sözlü'ye ne denli bağlı olduğunu anlatırken sayın Sözlü'nün öğrencilik yıllarında "Mavra" ve "Rajon" lakaplarını taşıdığını açıkladı..
Demek ki, Sözlü'nün mavra ve rajon kesme tutkusu ilk gençlik belki de çocukluk döneminden geliyormuş..
Yüksel Durna'nın veda mesajı bu açıdan çok bilgilendirici oldu..
*****************
Bir de müteahhitlere sormak lazım!
ASKİ Yönetim Kurulu üyesi ve (Teknik) Genel Müdür Yardımcısı Yüksel Durna, Sözlü'nün seçimi yitirmesinden sonra bir veda mesajıyla görevinden ayrıldı..
MHP ve Sözlü'nün başarısına katkı koymak için 1 Eylül 2014'te bir caddesini dahi bilmediği Adana'ya geldiğini açıkladığı mesajında, ASKİ Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu üyesi olarak gerçekleştirilen hizmetler nedeniyle pişman olduğunu, "keşke yapmasaydım" diyerek dile getirmiş..
Projeler yerine çocuklarına babalık yapmadığı için keşke dediğini ifade etmiş..
Keşkelerinin çok olduğun vurgulamış..
43 ay boyunca kimseye art niyet göstermediğine de, kanlı canlı bin tanıdık bulamamış olacak ki, Allah'ı şahit göstermiş..
Durna'nın vedasını okuyunca aklıma, ASKİ'nin uygulamaları nedeniyle servetini yitiren, ASKİ'nin el koyduğu teminat çekleri yüzünden hapislere düşen, aldığı işe Ankaralı ortak bulmak ve gerekli malzemeleri Yüksel Durna'nın istediği firmalardan almak zorunda kaldıklarını yıllardır haykıran ama seslerini kimselere duyuramayan müteahhitler geldi..
Keşke, Yüksel Durna keşkelerine, giderayak ASKİ'de can yaktığı müteahhitlerle yüzleşmemeyi de ekleseydi..
***************
Yüksel Durna'nın kerameti!
ASKİ'nin sabık Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu üyesi Yüksel Durna'nın vedasını okuyunca aklıma özgeçmişine bakmak geldi..
Özgeçmişi okunuca çok şaşırdığımı itiraf etmeliyim..
ASKİ'nin internet sitesindeki özgeçmişine göre, Hüseyin Sözlü'nün okul arkadaşı olarak Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünü bitirmiş..
Yani toprak analizleri yapan bir ziraat mühendisi..
Ama okulu bitirdikten sadece bir yıl sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğü'nde Otobüs Daire Başkanlığına getirilmiş..
Ardından Ankara Büyükşehir Belediyesi Doğalgaz Daire Başkanlığında Proje ve Kontrol Mühendisi olarak görev almış..
1999-2004 yılları arasında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunmuş..
2004 ile 2014 yılları arasında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde uzman olarak görev yapmış..
Atom enerjisi uzmanlığından da bir caddesini bile bilmediği Adana'ya gelerek ASKİ'nin genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olmuş..
Bir ziraat mühendisi olarak önce doğalgaz proje ve kontrol mühendisliği yapması, ardından atom enerjisi merkezinde nükleer uzmanı oluyor..
Toprak bölümü ve doğalgaz proje ve kontrol mühendisliği, nükleer uzmanlığı ne alaka diye insan sormadan edemiyor..
Bilimsel açıdan hiç bir bağlantı kuramayınca geriye, Yüksel Durna'nın toprak bilimci olarak doğalgaz ve nükleer uzmanı olacak kadar keramet sahibi olması kalıyor…
Sen ne kerametmli bir insanmış Yükseil Durna..
Senin kıymetini bilememişiz!…
Affet bizi!...