Emekli Polis Memuru ve aynı zamanda Boks Antrenörü olan Ali Çokyiğit kardeşim mesleği adına duyarlı davranışlar sergileyen birisidir. Emekli olduktan sonra yıllarını verdiği mesleğindeki eksiklikleri de kamuoyu ile paylaşmak isteyen duyarlı bir kişidir. Mesleğine yönelik adalet istediğini öğrenince benimle paylaştığı güzel bir yazısını okumu fırsatı buldum. Ali kardeşim istiyor ki bu serzenişi tüm emniyet teşkilatı okusun, duysun, bilsin…
Bende kendisine yardımcı olmak istedim. Ali Çokyiğit’in adalet istemine ait yazısını aynen yayınlıyor ve konunun muhatabı olan tüm yetkililere de bu yazının bir işaret fişeği olmasını temenni ediyorum. Yazı aynen şöyle:
Şimdi de polisin genelini yargısız infaz yapar gibi, vicdanlarda mahkûm edenlere, polise de adalet istemek adına sormam gerek?
*Yargı bağımsızlığı sağlandı da polis hayır mı dedi?
*Polisin çağdaş polis olabilmesi yolunda yaptırımlar oldu da, polis hayır istemem mi dedi?
*Polis ihtisas gruplarına ayrıldı, okullarda ve uygulamada eğitilerek, giderek uzmanlaşması sağlandı da polis hayır bana uymaz mı dedi?
*İşe alımı, atama ve terfileri, ille de bir partinin ya da bir cemaatin dümen suyuna takılmasını zorunlu kılan uygulamayı polis mi istedi?
*Polisi halkın, devletin ve rejimin yanında taraf olmasının dışında, tarafsız kılacak, herkese eşit duyarlılıkla ve eşit tarafsızlıkla davranacak uygulamalar yaptırıldı da polis hayır bana uymaz mı dedi?
*Polisin insan haklarına, özgürlüklere ve demokrasiye
bizzat kendisinin inanmasını sağlayıcı eğitimler ya da yaptırımlar, periyodik olarak uygulandı da
polis hayır istemem mi dedi? Ya da bu konularda suç işleyen polisler meslekten atıldı da,
polis hayır atamazsınız mı dedi?
*Polise sendikal örgütlenme hakkı tanındı da, polisler hayır biz sendika falan kurmayız mı dedi?
Veee! Sendika kuran polislere, 657 sayılı Yasanın 15’inci maddesine ya da Polis Örgütü Disiplin tüzüğüne dayanarak, basına neden beyanat verdiniz gerekçesiyle ceza verilecek idiyse: Kınama, uyarma, bir günlük, üç günlük maaş katı cezasıyla yetinmeyip de, sendika kurucusu polisler NEDEN? En ağır cezayla meslekten ihraç edildiler? O polislerin ihraç edilmelerini yani ekmekleriyle oynanmasını, öteki polisler mi istedi?
*Polis makamlarının politikaya sıçrama tahtası olarak kullanılmasını ya da sadece önüne getirilen
vukuat raporlarını okuyup da terör uzmanı kesilen bazı valilerin, öteden beri polisliği, siyasete atılma aracı olarak görmelerinin sorumlusu polis midir?
*Terör olaylarının önemli nedenlerinden olan, ekonomik ve sosyal boyutlarını görüp de görmezden gelerek ya da sadece polisiye tedbirlerle, her şeyi hallederim fiyakasıyla davranmakla, sırça köşke oturtulanlar terör bağlamında neyi halletmişler ki?
Bu tip bürokratların liyakatsizliklerinin sorumlusu polis midir?
Yoksa!
Senin adamın benim adamım mantığıyla hareket eden ve benim adamım mantığıyla bu tip bürokratlarda ısrar eden siyasiler ve alt kademedeki polisleri yönetmek bağlamında da siyasileşmiş bürokratlar mıdır?
*Dümen suyu düşüncesi içinde davranan, emniyet müdürü ya da vali bürokratları sırça köşke oturtanlar, o müdürler ve o valiler aktif görevde iken, onların aracılığıyla polisi, politik amaçlı olarak kullandıklarını ve siyasetlerine alet ettiklerini, onları sırça köşklere oturtmakla teyit etmiş olmuyorlar mı?
*Polisin erk sahibi siyasetçilerin güdümüne sokulmasını, sahi? Ve gerçekten polis mi istedi?
*Hayır, gerekçe, Bu bazı bürokrat müdürler ya da valiler, başarılarıdır deniyorsa eğer, hangi başarıdan söz ediliyor?
Eğer başarı varsa? 35-40 yıldır ülkemizin asayişine ne oldu? Terörün çözümü için, önlem alınmasında ve terörle mücadelede, basiretsiz yönetimleri ile başarısızlığa sebep olanlar,
Kim? Ya da kimler diye sormak gerekmez mi?
*Binlerce askerimizin, polisimizin şehit edilmesine ve on binlerce vatandaşımızın öldürülmesine ne buyrulur?
Başarılı sayılan bürokratlar o süreçlerde balık mı tutuyorlardı? Başka deyişle, polis mi onları yönetiyordu? Yoksa onlar mı polisi yönetiyordu? Terör bağlamında uzun yıllar süren başarısızlıkların sorumlusu, polis midir? Yoksa polisi yönetenlerin basiretsizliği mi?
*İkide bir askeri darbeler, muhtıralar son olarak da, Fetö terör örgütü kalkışması durduk yerde mi? Yoksa göstere göstere mi geldi?
Bu noktalara gelinmede, siyasilerle bürokratların, hiç mi kusurları yok?
*O valilere, o emniyet müdürlerine ya da onları sırça köşklere oturtanlara hangi başarıdan söz ediyorsunuz diye sormak gerekmez mi?
Toplumsal ya da anarşik veya terör olayları karşısında, geçmişte olayların önlenmesi bağlamında,
polisi görev yapamaz hale düşürmenin faturasını, 12 Eylül askeri darbesinin oluşmasıyla ülkemiz ve demokrasimiz, çok ağır biçimde ödemek zorunda kalmışken, o olaylardan hiç ders alınmadığı ortadadır.
O zaman:
Haklı ya da haksız polisin genelini eleştirenlere sormam gerek? Bu anlayışlarla yönetilen polisin, halkın ve devletin polisi ve giderek de, çağdaş polis olabilmesi:
Kolay mıdır? Ya da mümkün müdür?
Demem o ki polis: Ülkemizin olmazsa olmazıdır. Başka deyişle polis olmadan, demokrasi de olmaz. Bu nedenledir ki halkımız: Görevini layıkıyla yapan polisimize, göz bebeği gibi bakmalıdır.
Yine demem o ki polis: Olayların içinde ya da karşısında, öncesinde ya da sonrasında karar organı değildir. Polisin emir alan ve disiplinle yönetilen hiyerarşik bir yapısı vardır. Emir verenlere ya da polisteki aksaklık nedenlerini, temelden düzeltmesi gerekenlere, “sayım suyum yok” anlayışıyla bakılarak, bazı polislerden kaynaklanan sorunların çözülemeyeceği gerçeği de hem yönetenler ve
hem de halkımız tarafından artık görülmelidir. Halkımızın polisteki aksaklıkların gerçek sorumlularını görmeleri için de, polise adalet istiyorum.
Evet hata yapan, orantısız güç kullanan, yanlı davranan, biat etmiş olarak görev yapan, şartlanmış kafalarını polisliğine alet eden, şiddet kullanarak hareket eden polis yok değildir.
Hatta ne yazık ki bu tarz davranan polis sayısı son yıllarda, giderek daha da çoğalmıştır.
Kuşkusuz bu tarz davranan polisler olumlanamaz. Aslında o tip polislerin şahsında polisin genelinin, halk nezdinde imajı da bozulmaktadır.
Çözümün yolu ise: Bu tarz davranan polisleri meslekten ihraç ederek, polis sıfatıyla halkın önüne çıkmaları engellenmelidir.
Gereğini yapacak olan da polis yöneticileridir. Yani onlara hoşgörülü davranan ve gereğini yapmayan da, kuşkusuz sıradan polis değildir.
Sonuç olarak: Polisin bünyesel sorunları çözülmemişken, aydınlarımız ve politikacılarımız da dâhil hiç kimse, eleştiriyel yorumlarında, kişiye ya da kişilere özel bazı polislerin hatalarını vesile yapıp ve
yönetici konumundaki esas sorumluları es geçerek, polisin genelini yargılamak ve kamuoyu önünde peşin peşin polisin genelini, vicdanlarda mahkûm etmek kolaycılığına kaçmamalıdır. Onun içindir ki:
POLİSE ADALET İSTİYORUM’