Kurban Bayramı öncesinde ne kadar hayır kuruluşu var ise yollara düştü. Hepsi insanların dini duygularından faydalanarak ‘ne olur yardım edin’ diyerek çağrıda bulunuyorlar.
Yıl 12 ay…
11 ay yatıyorlar, 1 ay gelince harekete geçiyorlar. İlanlar verip duyurularında ‘şu kadar para yatırın, sizin adınıza kurban keselim’ diyerek kamuoyu oluşturuyorlar.
Yıl boyunca bir etkinlik yaptıklarına rastlamadığınız adı olan ancak varlıkları tartışılan bu STK’lar ve resmi anlamdaki kuruluşlar, hayırseverlerin eline bakıyorlar.
Elbette içlerinde amacına uygun davrananlar vardır. Düzenli çalışan, insanlara yardımcı olan ve adilane bir şekilde hayırseverliklerini yerine getirenler vardır. Bundan kuşkumuz yok.
Lakin ben büyük bir çoğunluğunun amacına uygun hareket etmediklerini düşünenlerdenim.
Çevremizdeki bu anlamda hayırlı işlere imza atacakları da doğru dürüst iş yapanlara doğru yönlendiriyorum. Adana’daki faaliyetlerini çok yakından bildiklerime bu konuda bir yönlendirme yaparak bağışlarının anlam kazanmasına yardımcı olmaya çalışıyorum.
Kurban Bayramı gelince inanın herkes harekete geçiyor.
Caddeler ve sokaklarda el ilanları, afişler, internet sitelerinde, sosyal medyada reklam üzerine reklam…
Kurban Bayramı’nın bu anlamda istismar edilmesini de doğru bulmayanlardanım.
Konu bayramdan ve para yardımından açılınca önemli bulduğum bir başka konuyu da dile getirmek istiyorum.
Sürekli olarak cami önlerinde açılan sergilerden dolayı ‘yardım’ diyerek başlayan cümleleri duydukça insanların ne kadar tedirgin olduklarını az çok tahmin edebiliyorum. Hiç bitmiyor ‘Camiye yardım’ sergileri…
Topla topla bitmiyor misali…
Bu konuda tadını kaçıran yardım toplama olayına da biraz ara verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Veren el alan elden her daim üstündür…
Verene verme denilmez ama her şeyi kıvamında bırakmak, tadında bırakmak gerekiyor. Benim vurgulamak istediğim konu budur.