Yönetici iseniz yönetmesini bileceksiniz. İdarenizdeki insanları kucaklayacak, onları çalıştıracak, teşvik edecek ve en üst düzeyde onlardan verim alacaksınız.
Yönetici iseniz parayı iyi kullanacaksınız. Hakkaniyetten ayrılmayacaksınız. Ve dürüst olup herkese dürüst bir kişilik sahibi olduğunuzu kanıtlayarak kabullendireceksiniz.
Aksi olur ise siz ne yönetici olursunuz. Ne de yönettiğiniz insanlar sizden memnun olur. Haliyle toplum da size karşı olumsuz bakar.
Bu söylediklerim hiç bilinmeyen bir şey değil işin özünde. Herkesin bildiği şeyler. Lakin ben yazıma giriş yapar iken genel kanaatleri dile getirip sonrasında durum tespitinde bulunmak istedim.
Ufkunuz geniş ve açık olacak. Kapatmayacaksınız ufkunuzu. Gelişen teknolojilere ayak uydurup yönetim tarzınızı bütünleştirir iseniz hem siz, hem de yönettiğiniz kişiler kazanır.
Yüreğir’in yıllardır Seyhan ile mukayese edilip ‘bir taraf Paris, diğer taraf Filistin’ diye örneklendirildiğini her Adanalı yakinen bilir. Maalesef durum da böyledir. Girne Köprüsü’nün bir yanı cennet, diğer yanı cehennem gibi…
Örneklendirme biraz fazla uç oldu ama yine de tanımlamak adına söylemiş olalım. (Hoş, kimsenin cennet ile cehennemi gidip görüp bilgi verdiği yok. Dini inanışımıza göre tanımlamayı yaptık.)
Yüreğir’de eksiklikleri tamamlamak adına önceki dönem belediye başkanlığı yapan Mahmut Çelikcan elinden gelen bütün gayreti gösterdi. Oldukça da başarılı oldu ve kalıcı hizmetlere imza attı.
Çelikcan sonrasında Yüreğir halkı da tercihlerini yapar iken çıtanın yükselmesi nedeniyle beklentilerini artırdı ve taleplerini de değiştirdi. Yani Yüreğirli ‘Benim Seyhanlı insanlardan ne geri kalır yanım var? Bende hizmet istiyorum’ diyerek sesini yüksek tondan çıkarmaya başladı.
Yüreğir’de ikamet eden bir kişi olarak bunu görüyor ve hissediyorum. Yağan yağmurlardan sonra yolların delik deşik olmasına dahi tahammül edemeyen Yüreğirli insanların böyle taleplerinin olması kadar doğal ne olabilir ki…
İşte ufkunu açık ve geniş tutacak olan yöneticilerin yapacağı ilk iş seçmeni ile bütünleşmektir. Seçmenini dinleyerek onun isteklerini dikkate alacak ve sonrasında da yola çıkacaktır. Kimseye gerçekleştiremeyeceği vaat vermeyecek ve emin adımlarla da iktidarı da arkasına alacaktır.
Yüreğir Belediye Başkanı Fatih Kocaispir’in bu anlamda büyük bir şansı var. İktidar partisinin belediye başkanı. Hizmeti daha kolay alabilecek kapasiteye sahip. Borçsuz bir belediye devir aldı Mahmut Çelikcan’dan. Bu ikinci bir şans.
Ve en büyük şans ise Yüreğirli insanlara dokunması. Şuan itibariyle Kocaispir için ‘iyi insan’ diye başlayan cümleler kuruyor seçmeni.
Yarın öbür gün seçim yaklaşınca ‘iyi insan ama bir şeyler yapmadı!’ der ise o vakit sizin iyi insan olmanız bir şeyi değiştirmez.
Bu nedenle Mart ayına giriyoruz. Yani bir ay sonra 1 yıllık başkan olacaklar neredeyse.
Bu imkânlarını iyi değerlendirmek zorunda Sayın Kocaispir. Belediyedeki yöneticilerden kaynaklı gerek kendi parti tabanında gerekse de partilisi olmayan seçmenler nazarında ‘keşke bu insanlar ile yol yürümese’ diyerek eleştiri aldığı noktaları da var.
Durum buraya doğru seyir ediyor. Bunun da önleminin alınması gerekir diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz günlerde Yüreğir’deki bir arkadaşım bana ‘Belediye başkanından daha çok kafa yoruyorsun. Hayırdır?’ diyerek bana bir soru yöneltti.
Ben de kendisine ‘Danışman değilim, partilisi de değilim. Lakin Kocaispir’i seviyorum. Başarılı da olmasını istiyorum. Eğer arkadaşımız ise yeri gelince eleştirip yeri gelince de uyaracağız’ diyerek yanıt verdim.
Yazımın başında söyledim. Yönetici iseniz ufkunuz açık olacak. Bunu becermek için de her kesimi dinleyeceksin. Sonra karar verip doğruyu bulacaksın…
Diyelim ve nokta koyalım…
Pazartesi buluşmak dileğiyle…