Dün ve önceki gün Halk Bankası’nın önünde uzun kuyruklar görünce dikkatimi çektiği için ‘bu kuyruğun ne kuyruğu olduğunu’ sorup öğrenme ihtiyacı duydum.
Suriyeliler oldukları giyim tarzlarıyla belli olan bu insanların neden bankanın önünde kuyrukta beklediklerini öğrenmek istedim. Kendilerine verilen ‘muhacirlik kartı’ ile bankadan 100 lira almak için insanların beklediklerini öğrendim. Yurdunu terk ederek ülkemize gelen bu Suriyeliler kuyrukta bekler iken etraftaki bizim Adanalı vatandaşların homurdandıklarını duymaya başladım.
‘Bize olsa devlet 25 kuruş vermez. Hatta gecikme faizi, bilmem ne parası’ diyerek faiziyle para alır. Suriyeliler ise maaş alıyorlar!’ Hani haksız da değiller doğrusu… Günlerden yazıyoruz, dile getiriyoruz. Ülkemizin insanlarının ekonomilerinin hiç de iyi olmadığını söylüyoruz. Esnafın siftahsız dükkân açıp kapattığını, çay parasını çıkaran esnafın şükür ettiğini dile getiriyoruz.
Dolardan kaynaklı olarak gösterilen zamların altında inleyen yurttaşın durumunu dile getiriyoruz. Hani bütün bunları dile getirir iken değişen bir şeyin olup olmadığını da gözlemliyoruz elbette. Değişen fazlaca bir şey de yok işin aslında.
Elbette ülkemize sığınan ve ülkemiz tarafından kabul edilen insanları sokağa atacak halimiz yok. Onlara da sahip çıkılacak. Ancak bir yanda maaşa bağlanan Suriyeliler, diğer yanda sefalet içindeki Türkiyeliler… Bir adet insan manzarası… Sonrasında ortaya çıkan tablo…
Ve bizim değerlendirmemiz… Ülkemiz insanlarının durumunun da yöneticilerimizin hatırlaması gerekiyor.
Sarıçam’daki yerli Kozanlı, Aladağlı, İmamoğlulu yurttaşların durumlarının Suriyeliler’den hiç de iyi olmadıklarını bizler görüyor ve buna da üzülüyoruz.
Camilerin önündeki dilenci sayısının artmasından aslında bütün her şey açık ve net bir şekilde anlaşılıyor. Biz anlıyoruz da anlaması gerekenler anlıyor mu? Kocaman bir hayır…
İnsana saygı elbette gerekir ama kendi yurttaşımızı da düşünerek…