Siyaset kurumunda siyasetçinin sözüne güven duyulmaz. Bunun nedeni de yine siyasetçinin kendisinden kaynaklanır. Meydanlarda bol keseden atılan sözleri kendisi unutur ve yutar. Halkın da inançsızlığı bu şekilde oluşur.
Bir sonraki döneme ait sözleri olsa da bu kez halk o yalancı siyasetçiye ‘hadi oradan’ der ve elinin tersiyle iter.
Bu örnekleri benim gibi sizlerde yaşamışsınızdır. Çevrenizde o kadar çok siyasetçi var ki yaşamamanız mümkün değil.
Bir yerlere gelene kadar icazet aldıkları kişiler dahil herkese ‘iyi insan’ imajını verenlerin koltuğa oturup yetkiyi eline alınca ‘farklılaşmasını’ ben asla kabul edenlerden değilim.
31 Mart yerel seçimleri öncesinde mümkün olduğunca siyasetçilere yakın diyaloglarımdan ötürü hep söylemişimdir. Yapamayacağınız sözü vermeyin diye.
Onlar ise ‘hele bir seçilelim de gerisi kolay’ ile yaklaşmışlardır konuya.
Önceki gün 31 Mart yerel seçimleri öncesinde siyaseten yakın duruş sergilediğimiz kıymetli dostlar ile bir ortamda bir araya geldik. Elbette siyaseten beklentileri vardı. Sorup sorgulamaya başladılar. İyiden ve güzellikten yana olması gerekenleri onlar sıraladı, ben dinledim.
Sonrasında elbette talepler, istekler gelmeye başladı.
Zamanı erken midir bilemem ama halkın bekleyecek zamanı kalmamış.
Ekonomik sıkıntı hat safhada. Sıcak para dönmüyor. Sağlık konusunda yurttaş artık eski günlere dönüldüğünü ve yokluğun yeniden hasıl olduğunu düşünüyor. Ona buna kesilen katılım payı adı altındaki paralardan yorulmuş bıkmış sağlık konusunda.
“Her şey daha güzel olacak” diyerek yola çıkanlarda durum farklı değil. Onlarda makam, işe girme, ihale alma peşindeler.
O kadar çok söz vermişler ki yerel siyasetçiler işin içinden çıkamaz duruma gelmişler. Şükürler olsun ki kıt imkânlar ile bir şekilde bu sözlerini yerine getirmenin gayretine girdiler.
Yeterli mi?
Bence hiç ama hiç değil…
Bazen seçim döneminde varlıkları ile yoklukları hiç belli olmayanların bugün mevki kaptıklarını görünce ‘çalışan, çabalayan insanların ne günahı var?’ sorusunu hep birlikte soruyoruz elbette..
Allah kötü günleri göstermesin ama yerelde siyaset yapanların da kendilerinden öncekiler gibi olduklarını görünce de insan üzülüyor elbette.
Hani bazen diyorum, hiç rahatınız bozmayıp işine gücüne bakacak, gün gelince de gidip sandıkta gereğini yapacaksın.
Sahi, ben yanılıyor muyum? Memlekette bilmedikleri kalmayanların siyaset yaptıkları bir ortamda fazla beklenti içine mi giriyoruz yurttaş olarak?
Fazla bir şey de istemiyoruz. Adil olun, görevinizi yerine getirin. İnsanlara hoşgörü ile yaklaşın.
Biraz da hizmet edin…
Koca bir yaz yazıktır boşa geçeceğe benziyor.
Yazımın sonunda asıl önemli olan konuya gelmek istiyorum.
‘Mum dibine kör’ derler. Siz de dibinize kör olmaya başladınız. Benden uyarması…
Tutup tutmamakta hürsünüz. İradenize müdahil olmayacağım, olamam da…
Mumunuz ışıtmıyor… Bilin istedim…