Ne de güzel uymuştu Ruslarla kanımız. Onlar Deniz-Kum-Güneş'e hasret, biz Turistin sarışın ve paralısına. Ortayol'u Antalya'da bulmuştuk. Binlerce Rus gelinimiz, Onbinlerce Rus sevgilimiz olmuştu. Rus Turist, Alman turist gibi müşkülpesent, Fransız gibi detaycı, İtalyan kadar gürültücü, Arap, İranlı Turist kadar dağınık da değildi. Ver içkisini, yemeğini, denizini, eğlencesini sorun çıkarmazdı. Rusların bıraktığı paralar sayesinde Otelci kredisini, Ekonomi ise cari açığını kapatırdı. Lokantası, kuyumcusu, hediyelik eşyacısı, rehberi, yağızı onlarla siftah açarlardı.
24 KASIM 2016.
O sabah sınırlarımıza 17 saniye girip-çıkan o melun Rus uçağı mı düştü, üstümüze karabasanlar mı bastı anlamadık. Turizm sezonu henüz bitmişti. O nedenle ilk serzeniş tarladan geldi. Ruslar Turist göndermeyi bırakın, Türkiye'den domates almıyor, Türk tekstili, Beyaz eşya ürünlerini görmek dahi istemiyorlardı. Oteller, yıllardır sezon öncesi ilk peşinatlarını aldıkları Rus acentalardan sıfır çekiyor, Charter seferleri yanısıra Tarifeli seferler bile iptal oluyordu. Ardından, Rusya'da Türkiye turu satan acentalara yasak geldi. Oteller boş, esnaf siftahsız, Rehberler işsiz, ihraç malları ise elde kaldı.
Her şey siyasette bitiyordu. Sadece Ruslar değil, Yüzbinlerce İsrailli, Alman, İngiliz diğer milletler de gerek terör gerekse Politik nedenlerle Türkiye'den uzak duruyorlardı. Güdülen siyaset olan "stratejik derinlik" gereği ya değerli yalnızlığı seçecektik veya eskiden olduğu gibi "yurtta sulh cihanda sulh" ilkesiyle dünya ile bütünleşmeyi seçecektik. Aklın yolu birdi. Çok şükür 2.yolu seçtik. Çok büyük eleştiriler alınacağı bildikleri halde siyasilerimiz normalleşme yollarını aradılar. Öncelikle ve içtenlikle risk alan siyasilerimizi tebrik etmek lazım.
Nihayet Ruslarla, İsraillilerle konuştuk, anlaştık. Umarız yarın Mısır, Suriye, Libya, Avusturya, İsveç ve dünyanın geri kalanı ile de "yurtta sulh cihanda sulh" ilkesi ile barış yollarını ararız. Peki şimdi her şey hemen yoluna girer mi? Tabi kiHayır !. En az 5 sene kaybettik. Adım adım sabırla, iğne ile tekrar aynı yolları kazıyacağız. Her şer'de bir hayır vardır demişler. Belki bizler de yaptığımız hataları görür yeni bir yapılanmaya geçeriz.
Aldığımız dersler;
- 3*. 4* Şehir merkezi otellerden Herşey Dahil konsept oluşmayacağını
- Türk müşterinin yabana atılmayacak bir potansiyeli olduğunu
- Alışveriş yapmadı, pazarlık yaptı gibi sebeplerle esnaf tarafından azarlanan her bir Turistin en az 10 Turist kaçırdığını
- Sonuçta tüm Esnafın, Rehberin, Otelin, Acentanın hatta Siyasetçinin yani hepimizin aynı gemide olduğunu,
- Memnun olan Turistin kendi ülkesinde bir Türkiye fanatiği olacağını, olmayanın ise Türkiye düşmanı olacağını
- Memnun olan Turistin 1 müşteri daha getireceğini, olmayanın ise 10 müşteri götüreceğini, kaybettireceğini
- Sömestre ve Yaz tatillerinin Bölgelere Göre Ayrılmasının Türk Turizmine katkısının %25'lere varacağını umarım anlamışızdır.
Başka neler yapabiliriz?;
– Seyahat acentalarını KOBİ kapsamına alıp, getirdikleri dövizi ihracat kapsamına alabiliriz
– Uluslararası Otel zincirlerine özel teşvik ile otel mülkü sahibi olmalarını sağlayarak onların da Türk Turizmine katkıda ellerini taşın altına sokmalarını sağlayabiliriz
– Senede 3 Milyar dolara yakın girdi ve 50.000 kişiye iş istihdamı sağlayabilecek olan Kumarhanelerin yabancı turistlere açılmasını ele alabiliriz.
– Senede sadece 30 gün kullanılan, sayıları 3,5 milyonu bulan yazlıkları ve 10 milyona yakın yazlıkçıları turizme kazandırmayı tartışabiliriz.
– Amerika'da Epcot Center’a katılabiliriz.
Amerika’nın Orlando şehrinde 106 ülkenin katılımcı olduğu, 365 gün açık olan, günde 50-70 bin kişinin gezdiği bu dünyanın en büyük fuarına katılarak Turizm profesyonellerine hem Türkiye’yi hem de Türk ürünlerini tanıtmalıyız.
– Türkiye tanıtım bütçesi profesyonellere verilmeli
130 milyon euro tanıtım bütçesini atanmışlara, tanınmışlara bırakırsak Bilboard’umuzu Paris’in getto’sunda, TV reklamını sabah 03:00 de film arasında görür veya 2 yabancının katıldığı tekne partisi için dünya kadar para harcarız. Oysa tanıtım bizlere bırakılırsa, bu bütçe ile Mısır’ın yaptığı gibi ünlü romancılara Kitaplar, Senaryolar yazdırılır, Filmlere, Kliplere sponsor olabilir, digital ve sosyal medyada daha etkin olabiliriz.
– Türkiye Turizm fuarlarına bölgesel katılmalıdır.
Sorsak; Marbella, PhiPhi, KotaKinabalu, Bali, Koh Samui, Langkawi, Las Palmas, İbiza, Cebu, Cote D’Azur, Zanzibar, Cancun, Galapagos hangi ülkededir diye, kaç kişi hepsini bilir? Bu turizm beldelerinin hepsi, uluslar arası turizm fuarlarına kendi ülke standlarından bağımsız girerler. Zanzibar’a giden turist kendisini Tanzanya, Bali’ye giden Endonezya, Cebu’ya giden Filipinler’e Marbella’ya giden İspanya’ya gitti saymaz. Ancak gemiyle Kuşadası’na 2 saat uğrayan Turist; kendisini Türkiye’ye gitti sayar. Bölgesel tanıtım şart!
– BASIN;
Bundan 5 sene önce patlak veren Kuş gribi vakası en çok nerede görüldü? Hiç uğraşmayın, söyleyelim. Hollanda’da. Evet Hollanda. Çünkü bu ülke kuşların göç yolu üzerinde ve nüfusa oranla dünyada kuş gribinin en çok görüldüğü ülke. Ama hiç duymadınız.
Peki 11 Eylül’de ölen 30.000 kişiden, Paris, Londra, Brüksel, Madrid saldırılarından kaç tane ceset resmi hatırlıyoruz? Hemen hemen HİÇ. Ben de bir basın mensubu ve turizmci olarak asla SANSÜR demiyorum ama teröre de hizmet etmek istemiyoruz.
– Turist akar Türk bakar olmasın;
THY’nin 14 milyon Transit yabancı müşterisini hangi cazip tekliflerle Türkiye’de 3-5 gece konaklatırız? Aynı konumdaki Emirates HY merkezi Dubai’de yapılan 6 milyon konaklamayı incelemeliyiz.