Hareketliliği, rengarenk görüntüsü, kalabalığı ile farklı bir atmosfer.
Adam bağırıyor ya: “10 lira, 5 lira” diye.
Herkes o tezgahın başında toplanır.
Özellikle de kıyafet tezgahlarında daha fazla olur bu.
İşte benim terapim tam da burada başlıyor.
Alırsın o kazağı bakarsın , tezgahı karıştırırsın, altını üstüne getirirsin.
İhtiyacın olan bir kazağı bulmuş olmanın keyfinin yanında bir de çok ucuza almışsın ya.
Senden mutlusu yoktur.
Bana mı denk geliyor, yoksa her pazarda mı öyle mi bilmiyorum. Alıştığım bir konu var.
Kıyafet tezgahını karıştırırken, mutlaka ama mutlaka bir kadın ile aynı kazağı tutup önce ben bakıyorum demek .
Yoksa herkesin yaşadığı bir durum mu?
Hele bir de o kazağı alma mertebesine de erişmişsen .
Zafer…..
Ah biz kadınlar…
Fakat son gittiğimde, kalabalık değildi. Ben bir ucundayım tezgahın , başka bir kadın diğer ucunda.
Eksiklik hissediyorum. Yaklaşıyorum kadının yanına.
Neye bakıyorsa ben de alıyorum. Ama yok bırakıp gidiyor.
“Ya bir baksana bizim daha bunun için kavga etmemiz gerekmiyor muydu? “
Hani biz karıştıracaktık tezgahları . Hani sen elimdeki gömleği alınca ben de onun elinden çekecektim. Oldu mu şimdi bu?
Fiyatı soran bırakıyor. Bütün heyecanı gitmiş…
Çünkü çok pahalı.
Çünkü kimse almak için yarışmıyor.
Yılların semt pazarı terapisi kayıplarda…