Yakın tarihe kadar yani dijital devrim dönemine kadar siyasette kaset savaşı yaşanırdı. Kasetle gelenler olur, kasetle de koltuğunu kaybedenler olurdu. CHP’de Deniz Baykal’a yapılan kaset operasyonu ve MHP’de yaşanan kaset skandalları buna birer örnektir.
Şimdileri ise kaset savaşlarının yerini video savaşı aldı. Teknolojiyi Dünyanın diğer ucunda dahi olsanız kullanabiliyorsunuz ve yaptığınız görüşmeleri de kayıt altına alabiliyorsunuz. Bunu kullanmak istediğinizde de sosyal medya üzeriden savaşa başlıyorsunuz.
Son olarak mafya-siyaset ilişkisinde gelinen noktada yaşıyoruz. Sedat Peker’in ‘Benim canım acıyor. Canım acırsa can yakarım” ilkesinden hareketle ortaya koyduğu iddiaları içeren paylaşımları ile ülkenin siyaseti biranda video savaşı alanına döndü. İçişleri Bakanına yönelik bu iddialara Sayın Süleyman Soylu gerekli yanıtı verip hukuki savaşı da başlattı.
Lakin bütün bunlar yaşanırken insanların akıllarında video savaşı kalıcı olacak. Siyasetin bir başka kurumlarla, kişilerle olan ilişkilerinde ileride kendilerine zarar getirmeyecek noktada tutmayıp girift ilişkiler içinde olunursa ortaya değişik sonuçlar çıkabiliyor.
Bel altından vurmaların oldukça revaçta olduğu günlerde parti genel başkanlarını istifa ettirdi kaset savaşları. Genel Başkan Yardımcılığı görevinden ayrılmalar oldu. Partinin içindeki sıkıntıları da böylelikle dışarı vurmuş oldular.
Şimdileri yaşanan video savaşında siyasette ‘deprem’ niteliğinde istifalar yaşanmıyor ama başta iktidar partisi olmak üzere siyaset bu video savaşından olumsuz etkileniyor. Siyasetçiye güveni her geçen gün azalan yurttaşın aklında yeni video savaşı olumsuz etkileri oluşturuyor. Bu da görüntü olarak, sonuç itibariyle olumlu olmayan bir gelişme.
Keşke bunlar hiç yaşanmamış olsa. Siyasetçi ile yer altı dünyası arasında bağ kurulacak noktaya gelinmese, toplumda böyle bir kanatın oluşmaması adına hiç bunlar yaşanmamış olsa. Bu ilişkiler yumağının içine (şayet iddialar doğruysa) gazeteciler de hiç girmemiş olsa. Arabuluculuk yapmasa. Böyle bir ortamda yer almasa.
Türk siyasetinin geldiği noktaya bakar mısınız? Türk toplumunda bir anket yapılsa ve halka sorulmuş olsa. “Siyasetçilerin mafya ile ilgisi olabilir mi? Bu son olayın gerçek olduğuna inanıyor musunuz?” denilse nasıl bir sonuç çıkar inanın ben de merak ediyorum.
Yüzdesi kaç çıkar bilmem ama siyasetçi ile mafyanın bağlantısının olabileceğine inananlar hiç çıkmaz diye iddia edemem…
Bu ülkede mafyanın devlet karşısında ‘ben buradayım’ diyebilmesi de garip… Devlet varken mafya ortaya çıkabilir mi? Çıkmaması lazım…
Kim ne savaş içinde olursa olsun siyasete olan güveni ne olur zedelemeyin. Buna zeval getirmeyin. Çünkü ülkeyi siyasetçi yönetiyor…