Bereketli topraklara sahip Adana’nın aslında mükemmel bir turizm potansiyeli de var. En önemlisi elimizdeTürkiye'nin en büyük alana sahip keşfedilmemiş Efes'i (Anavarza), Ortaçağ şövalye şatolarını andıran Yılan Kale. Sultanahmet'i aratmayan Merkez Sabancı Camii, dünyanın ikinci Türkiye'nin ise en yüksek saat kulesi, dünyanın yaşayan en eski taş köprüsü var. İşte tüm bunlar Adana için bütün bunlar pazarlanacak hazinelerdir.
Bunlar ilk aklıma gelenler. Yoksa daha neler neler var. Peki bunları neden pazarlayamıyoruz. En önemli sorun işte bu. Yerel yöneticilerimiz kentin turizmin potansiyelini harekete geçirmek için sürekli ‘’turizm turizm’’ diyorlar. Ancak yıllardır bir arpa boyu yol alınmıyor. Söylenenler maalesef sözde kalıyor.
Türkiye ve dünyadaki şehirler markalaşmak için öncelikle turizm değerlerini cazibe merkezleri haline getirdiler. Ardından da turist çekiyorlar. İşte bizde buradan yola çıkarak kendi markamızı oluşturarak turizm değerlerimizi dünyaca bilinir kılmalıyız.
Öncelikli amaç kentin tamamına turist çekmek veya her yeri dünyaca bilinir kılmak değil. Adana metropolünü dünyaca bilinir kılmak ve bu metropole turist çekmek olmalı.
Bunun içinde birkaç nokta üzerinde çalışmaya yoğunlaşılmalı. Örneğin tarihi eski Adana sit alanı. Saat kulesi, Taşköprü, Anavarza, Misis, Kozan, Yılankale gibi marka değeri yüksek olan yerler pazarlanacak ürün haline getirilip tanıtılmalı.
Sağlıkla kalın.