Türkiye’de daha önce hiçbir iktidar, ekolojik nitelikli milli bir parka dokunmamıştı, sonunda bu da oldu!
Uludağ Milli Parkında 20 milyon metrekarelik alan, milli park statüsünden çıkarılarak Alan Başkanlığı’na devredilmeye çalışılıyor.
Dernekler, çevreciler, odalar, hemen herkes Uludağ Milli Parkında Alan Başkanlığına devredilmeye çalışılan bu bölgenin daha önce insan eli değmemiş endemik türlerin yaşadığı alanlar olduğunu söylüyor, itiraz ediyor; lakin itirazları kabul görmüyor.
Çünkü iktidar, bölgeyi ranta açmaya kararlı görünüyor.
xxx
AKP döneminde daha önce de pek çok kez Uludağ Milli Parkı’nda turizm tesisleri yapılmak istenmişti. Bu girişimlerin bir çoğu açılan davalarla engellenmiş olmasına rağmen, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2018 yılında Bursa Tic. ve San Odasının düzenlemiş olduğu bir toplantıda ‘Kapadokya için düşündüğümüz alan başkanlığı sisteminin Uludağ'a da uygulanması konusunda talep var. Bunu da hızlı bir şekilde değerlendirip inşallah 2019'un başında sonuçlandıracağız’ demişti. Talep edenlerin de ‘turizme gönül veren insanlar ve turizm yatırımı yapanlar’ olduğunu belirtmişti.
Ancak Bursa halkı, 32 tür Uludağ endemiği, 169 tür Türkiye endemiği bitki çeşidini korumak için 1961 yılında milli park ilan edilen bu alanda ekokırıma izin vermemiş ve AKP bugüne kadar bunu gerçekleştirememişti.
Ancak birkaç ay önce AKP’li iki milletvekili bu konuya tekrar el attı ve kanundaki doğa koruma engelini aşmak için ‘yetki karmaşasına son vermek’ gibi anlamsız bir gerekçeyle Uludağ Milli Parkı’nda 20 milyon metrekarelik alanı, milli park korumasından çıkartıp Kültür ve Turizm Bakanlığı kontrolünde Alan Başkanlığı sistemine devredecek bir kanun teklifi hazırladı. Anılan kanun teklifi 10 Aralık’ta AKP ve MHP’li üyelerin oylarıyla Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nca kabul edildi.
Söz konusu kanun teklifi TBMM Genel Kurulu’nca kabul edilirse; milli park sınırları içindeki 20 milyon metrekarelik alanla ilgili -Tarım ve Orman Bakanlığı ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’ne ait- tüm yetkiler Kültür ve Turizm Bakanlığına ve Uludağ Alan Başkanlığı’na devredilecek.
Kanun teklifi, devredilen alanın CB Kararnamesiyle sınırsızca arttırılabileceğini içerdiği gibi, Sayıştay denetiminden muaf olan Alan Başkanına plan değişikliğinden tutunda, SİT düzeyi değişikliğine kadar pek çok konuda olağanüstü yetkiler veriyor.
Daha önce alan başkanlığına devredilen koruma alanlarının başına gelenleri gördükten sonra ‘Uludağ Milli Parkı’ adına endişelenmemek mümkün değil.
Açıktır ki, bu kanun kabul edildiğinde Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bahsettiği; turizm yatırımı yapan, turizme gönül veren insanlar, bayram edecek (!)
xxx
Peki, bir milli park koruma altına alınmasını sağlayan niteliklerini koruduğu halde, böyle bir şey yapılabilir mi?
Bir hukukçu olarak net olarak söyleyebilirim ki, yapılamaz;
Milli Parklar Kanunumuzun 14’üncü maddesi; yaban hayatının tahrip edilemeyeceğini, tabii ve ekolojik dengenin ve ekosistem değerinin bozulamayacağını, bu tür alanların özelliklerinin kaybolmasına veya değiştirilmesine sebep olabilecek hiçbir şeyin yapılamayacağını açıkça düzenlemiştir.
Anayasamızın 63. maddesi de; devletin, tarih, kültür ve doğal varlıklarını ve değerlerini korumasını, bu yönde destekleyici ve doğal ortamların korunmasını sağlayıcı önlemler almasını öngörmüştür. Keza Anayasamızın 45., 56. ve 169 maddeleri de, dolaylı da olsa biyolojik çeşitliliğin korunmasını güvence altına almıştır.
Ayrıca ‘Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (Rio de Janeiro)’ gibi, ülkemizin taraf olduğu bazı uluslararası sözleşmeler de biyolojik çeşitliliğin korunmasını milletlerarası hukuk düzeyinde güvence altına almıştır.
xxx
Biyolojik çeşitliliğin anayasal ve milletlerarası hukuk düzeyinde koruma altına alınmış olmasının nedeni ekosistemin dengede kalabilmesinin biyolojik çeşitliliğin korunmasına bağlı olmasıdır.
Koruma altındaki alanların ekosistemin dengede kalmasına ve yaşamın sürdürülebilirliğine katkı sunmak gibi çok önemli işlevleri vardır. Korumanın felsefesini özümsemiş olan ülkeler, koruma alanlarını her geçen gün artırmakta ve gelecekte de artırabilmek adına çocuklarına ilköğretimden itibaren çevre bilinci kazandırmaya çalışmaktadır. Bizde ise, koruma altına aldığımız alanları artırmak yerine, koruma altındaki alanlar ranta açılmaktadır.
Bunun kabulü mümkün değildir. Gelecek Partisi Çevre ve İklim Politikaları Başkanlığı olarak, İktidara sesleniyoruz: O kanun teklifini geri çekin! Çevreyi sınırsız bir kaynak olarak görmekten artık vazgeçin!