Seçmeni “bahçıvan” gibi düşünebilir misiniz? “Bahçıvan”, sorumluluk alanı içinde bulunan ağaçların, bitkilerin, çiçeklerin canlılığından sorumludur! Onların susuzluğunu gidermek, ana gövdeye zarar veren kuru dalları kesmek, toprağını havalandırmak da ödevidir! Bunlardan herhangi birini, örneğin ağaçların “kuruyan dallarını” savsaklayan/ umursamayan bir “bahçıvan” ödevini yerine getirmemiş sayılır ki, bunu gizlemeye çalışsa da başaramaz!
Bitkilerin, çıplak gözle bile görüntüleri bunu ele verir! “Bahçıvanının” işini önem vererek yaptığı, umursadığı, gösterdiği çabanın gizlenebilmesi olanaksızdır! Ya bahçede bulunan ağaçların yaprakları renk yitirmiştir, ya bitkiler yeterince ürün vermemektedir, çiçekler açmamaktadır, özensiz bir görüntü egemendir… “Bahçıvanın”, verilen ödevi yerine getirmediğinin kanıtıdır!
***
Bir evin bahçesinde görevli olan “bahçıvandan”, başarısızlığının/ umursamazlığının/ beceriksizliğinin bedelini sormamak, orada kalmasına göz yummak “gelecekte” daha zor olguların yaşanmasına neden olacaktır! Çözüm ya “beceriksizliğe” son verilmesiyle, ya da yeni bir “bahçıvana” aynı görev verilmekle sağlanabilir! Yıllarca aynısını yapmış, yıllarca aynı “yakınmaları” yinelemiş, “iyileştirmeyi” bırakın bir yana “aynı” yerden daha da “kötüleşen” bir görüntü ortaya koyulmasına sessiz kalmak aklı yok sayar!
Şu soruyu sıkça soruyorum: dünden iyi yaşıyor musunuz, dünden daha iyi doyuyor musunuz, dünden daha iyi güvenceleriniz var mı? Yirmiiki yıllık “iktidardan” bunları istemek kadar “hak” sayılacak bir şey düşünmüyorum! Gerçekten çevrenize iyi bakın! Kimler daha “iyi” yaşıyor, kimler “geçimi” kaygı saymıyor, kimler “pazar/ market” fiyatlarını görünce kaşlarını çatmıyor? Peki, ne yaptınız?
***
Bu yurdun ekonomisini ayakta tutan emekçiler, toprağını işleyen/ suyunu kullanan çiftçiler, fabrikalarda makine başlarında üreten işçiler, yıllarca buralarda bir yandan çalışarak/ bir yandan prim ödeyerek “çalışma süreçlerini” dolduran emekliler, tüm bunların bakmakla yükümlü oldukları “aile bireyleri” nasıl yaşıyorlar? Ya da şöyle sorayım: yirmiiki yıldır ülkenin tüm birimlerinin taşlarını değiştiren “iktidarın”, günlerce “sözde” çalışılarak ortaya koydukları asgari ücretle, emekli aylığıyla “nasıl iyi yaşanabilir”, nasıl temel gereksinimler karşılanabilir? Peki, ne yaptınız?
Soruya yanıt vermek çok kolay değil mi? Yeter ki “mantıklı” bir açıklaması olsun! Çıkılır asgari ücretli ile açlık sınırı altında aylıkla yaşadığı düşünülen emeklinin karşısına, denir ki; bir size onbin liranın yeteceğini düşündük, hesabı şöyle yaptık, bunu kiraya verirsin, şununla market/ pazar alış-verişini yaparsın, şununla yakacak/ elektrik/ su gereksinmesini sağlarsın, şununla hastalığın için ilaç alırsın, şununla sosyalleşirsin…
Yerel seçim gezilerine başlayacak olan “iktidara” yakın adaylardan “bu” sorulara yanıt istenmeli! Çünkü insanların “yaşayacak” yerleri yara/ bere içinde! Üzerine sürülecek merhemi bugüne değin vermemekte ısrar edenlere ya bedelini soracak, ya da yaranın daha da büyümesine sessiz kalacak!
Başa dönelim: “bahçıvan” nasıl ki kuruyan dalları kesmemekle ağacın tamamının yitimine neden olacaksa, seçmen de “yarasına merhemi” çok görenlerden “yaranın büyümemesi” için hesabını sorması zorunluluktur! Eğer aday “iktidardan” güç aldığını belirterek alana çıkmışsa, bu soruların yanıtlarını da vermek zorunda!