Televizyonun sabah saatlerinden başlayarak beyinlere ‘afyon etkisi’ yapacak diziler-izlenceler aracılığıyla, bugün yaşananların birçoğuna öteleşen bir toplum olduk…
Sabahın ilk saatleri denmeyip, daha çocukların bile okula hazırlandıkları saatlerde ekrana gelen; ya dedikodulu, ya intikam duygulu, ya ağlatı dolu, ya da gevezelik olsun diye konulan sayısını bilmediğim izlenceler…
‘O sanatçı neden, diğer sanatçı ile yemeğe çıktı?’
‘Onu görünce neden arka kapıdan kaçtı?’
‘Bedelini ağır ödeyecek’ uyarıları…
‘Hah hah hah, hi hi hi’ ile biten zaman…
Akşama değin süren yayın akışı biri diğerinden ‘farlı’ değil ki; zamanını evde geçiren kadının-erkeğin-çocuğun alıp da göğsüne basacağı, yaşamına biçim verebileceği, günlük yaşamda karmaşanın içerisinden çıkışına destek olabilecek bir izlence…
Bulabilene aşk olsun…
***
Akşam evdesiniz…
Eşiniz, çocuklarınız, kimi zaman konuklarınızla…
İlk başlarda ne denli ‘büyülü cam’ adı verilmiş olsa da ‘benimsenmemesine’ karşın, televizyonun ‘büyüsü’ ardık yok sayılmıyor, görmezden gelinmiyor, yadsınmıyor!
Öyle bir ‘büyü’ ki, ‘afyon etkisi’ karşısında karşı konulamaz durumdayız…
Düşünsenize…
Yakın zamanda evlilik hazırlığı yapanların ‘televizyon’ gereksinmesi, yapılan bir araştırmaya göre ‘ilk üçte’ yer alıyormuş… Sırayla ‘ev, ocak’ desek… Ya da ‘mutfak, yatak odası’ desek… Televizyon ‘ilk üçte’ yer almayı başarmış; ne mutlu…
Tüm televizyonun ‘haber kuşağı’ bile izleyiciyi kimi zaman baştan çıkarmaya yetiyor! Anlatılan ‘yanlış’ da olsa, kullanılan görseller-videolar ‘uydurma’ da olsa, insanın gözünün önüne getire getire, ‘akılla oynamayı’ becermesini biliyorlar! Hep ‘onun’ dedikleri önde, hep ‘onun’ söyledikleri gündem, hep ‘onun’ yanılmalarına özgürlük, hep ‘onun’ dedikleri yinelenecek!
‘Büyülü cam’ ne denli benimsenmemiş olsa da, ‘büyüsünün’ kalıcılığı-etkisi ‘nasıl bir bakış’ oluşturulmak isteniyorsa başarılıyor!
Bugün ‘yaşananların birçoğuna öteleşen bir toplum’ işte böyle olduk!
***
Bir şeylerin ‘yok olduğunu’ olmasa bile, bir şeylerin ‘yaşam damarlarının’ zarar gördüğünü bilenlerin anlatması, anlatırken yaşayacakları zorlukları göze alması gerekiyor ki…
Soner Yalçın son yapıtı ‘Saklı Seçilmişler’de, ‘Doktor Guliver, insan doğasının kusurları üzerine fazla kafa yormaktan aklını kaçırır, umarım bana öyle olmaz; şaka’ diye yazıyor…
Yalçın’ın daha sonra yine değineceğim yapıtında, yalnız ülkemizdeki tarımın değil; dünya tarımının iç acıtan durumunu, dışarıdan sağlanan genetiği ile oynanmış tohumların, yasaklanan yerli tohumun, ekilen tohumlardan sağlanan ürünlerin insan sağlığına etkisi, canlı organizmasının savunmasızlığı, ilaçlar, hastaneler, ülkedeki işbirlikçilerin süper güçlerle iletişimi-bağları…
Bunların ‘büyülü camda’ anlatılması, öğretilmesi öyle zor ki!
Yüzlerce televizyon kanalı içerisinde ‘besinler’ üzerine oyunları anlatan üç-beş tane kanal var ama; onları bulabilene aşk olsun!
Sonra yine değineceğim…
***
Kış aylarında yaz sıcaklığını yaşayınca, kışlık giyimlere bedel ödeyerek almakta zorlananlar sevinç içerisinde. Paltosuz, kazaksız bir kış mevsimi geçirmek, ya da bunlar olmadan kış mevsimini bitirmek elbette çok önemli…
Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı beşmilyonu geçmesine karşın, evine bir asgari ücret götüremeyip ‘açlık sınırı’ altında yaşamını sürdürmeye çalışan milyonların olduğunu düşünürsek; bunlar ne denli insanların önüne getiriliyor?
Bir adada ne için yarıştıkları, ne için aç kaldıkları, izleyicide nasıl bir yaşam artısı oluşturdukları, ülkeye ekonomik katkıları, insanın toplumsallaşmasına ne eklediği ‘bilinmeyen’ bir grup; çığlıklarla, dizleri yaralanarak, salya-sümük ağlayarak, sığ ilişkilerin doruğa çıktığı izlenceler günün yarısında gösterilirken…
Beyinlerinden ‘afyon’ etkisi yemiş kalabalık ekran karşısına kilitleniyor!
***
Duydunuz mu bilmiyorum…
Seyhan Ziraat Odası’ndan bir bülten geldi sabah. Bültende, bölgemizin ürünü narenciyenin hava koşulları nedeniyle ‘erken çiçek’ açtığı için, önümüzdeki yıl ürünün sorunlu olacağını söylüyor.
Bültenin şu satırları bilinmeye değer:
‘Ağaçlar havaların sıcak gitmesi nedeniyle çiçek açtı, tomurcuk verdi. Hafta sonu kent merkezine yağan dolu, tarım alanlarına yağmadı. Ancak erken açan çiçek ile tomurcuklara fazla yağış zarar verecektir. Mantarsal hastalıklara neden olacaktır. Ancak biz yağışa razıyız. Çünkü Şubat ayı olması gerekenden çok daha sıcak geçti…’
Günün büyük bölümünü ‘büyülü cam’ ya da televizyon, ya da ‘afyon etkisi’ yapacak izlencelerle ‘iç’ edilen toplum; bugün, yarın, öbür gün yaşanacakların ‘bu günden’ bilinmesini istemeyerek, alınması gereken önlemleri de ‘rafa’ kaldırdıklarını bilelim.
Bu bölgede doğaya önem vermezseniz üretici, üreticiye önem vermezseniz bölge ekonomisi, bölge ekonomisine vermezseniz ülke ekonomisi, ülke ekonomisini de bir yana bırakırsanız bu ülkenin insanı ‘acılar’ yaşayacaktır. Yaşananlardan öteleşecektir! İstenen bu olmamalı!