Sokağa çıkarken arkanızdan çocuğunuzun, ya da eşinizin, ya da anne-babanızın “maskeni aldın mı” diye seslenmediği günler yaşanıyor!
İşe, okula, markete, fırına, pazara giderken/ para, defter, kitap, file, poşet denmiyor da/ “maske” uyarısı yapılıyor!
Her ne denli “önlem” konusunda, ikircikli söylemler/ yurttaşın duyarsızlığı gibi düşünceler yaygın olmuş-olsa da; asıl sorun yönetimde, uygulayıcılarda, inandırıcı olamayışlarında…
Bir yandan “sözde”, salgının bitirilmesi için kurallara koyarak,
Bir yandan kurallara uymayanlar için “ağır” cezalar uygulayarak,
Bir yandan da, yandaş kapılarını hep aralı tutmak “inandırıcılığı” ortadan kaldırıyor!
***
Bir süreçten geçiliyor…
İşte burada “kendini kurtaran kaptan”…
“Kendini kurtarmak” için de; corona virüsünü, kendinden uzaklaştırmak için gereken önlemleri almak!
Maskeni takacaksın, kalabalık ortamlardan uzak kalacaksın, sosyal aralığı koruyacaksın, evden işe/ işten eve gelişte elini-yüzünü bol sabunlu suyla yıkayacaksın…
Bir de “en önemlisi”, beslenmesini sağlayacaksın!
Bunun anlamı şu:
Yaşamı covid 19 kurallarına göre yapılandırmak…
***
Yurttaşın, bu “yapılandırmaya” uymadığını söylemesin kimse!
Üç-beş yaşındaki çocuklarını bile sokağa çıkarken “tembihlerini” ard-arda sıralayan birçoklarını biliyorum!
“Dolmuşta her yere dokunma, elini ağzına/ burnuna/ gözüne sürme, meyveleri iyice yıkamadan yeme” benzeri uyarıları çocuğuna yapmayan anne-baba yok!
Sözüm ona, “kurallara” uyulmada sorunlar yaşanıyorsa, ilk bakılacak “yer” uygulayıcılar!
Pazaryerlerini her dolaşmamda, zabıtanın “maskesiz” bir biçimde, “maskesiz” satıcıyla söyleşmesine, “maskesiz” satıcının sosyal aralığa uymayan alıcıyla iletişimine tanık olurum!
Denetleme görevini yerine getirmesi gereken zabıta “yapacağı işe” duyarsız olunca, satıcıyla alıcı arasındaki ilişki de bu “duyarsızlığa” uygun oluyor!
Yönetimin “eksikliği/ duymazlığı” salgında “ etkinleşiyor!
***
Başta “iktidar”, salgının “daha az zarar vermesi” için çabalamak yerine; corona virüs öncesi gibi davranmayı sürdürmesi “inandırıcılık” yönünden önemli…
Corona virüse karşı “dünyanın şaşkınlıkla izlediği önlemler alıyoruz” diyen “iktidar”, ne yazık ki “öncelikler” konusunda sınıfta kalmış durumda!
Bir yandan covid 19 için uğraş verirken, bir yandan da doğayı parçalamak/ talan etmek için “yandaş yükleniciyi” görevlendirip, “Kazdağlarında Cengiz Holding’in Haililağa Bakır Madeni Projesi’yle ilgili, halkın katılım toplantısı gerçekleşecek” haberine neden olunursa, burada “inandırıcılık” olmaz!
Üstelik adı geçen bölgede, üçbuçuk milyon ağacın kesileceği doğruysa…
Adana’da dört gündür süren Pozantı orman yangını daha dün döndürülebildi. Geçtiğimiz günlerde Kozan’da milyonlarca ağacın yanıp/ kül olmasına neden olan yangın da unutulmadı! Şimdi de “iktidarın” doymak bilmeyen “yandaş yüklenicinin” bozacağı ormanlık alan…
Tüm bunlar, “iktidarın” covid 19 konusundaki “duyarsızlığının” göstergesi…
***
Sokağa çıkarken, yurttaşın covid 19 kurallarına uymasının ilk koşulu, “iktidarın” inandırıcılığından geçtiği gibi, bir de “eksiklerini” bilmesinden/görmesinden/ düzeltmek istemesinden geçer!
Örneğin, bugünkü koşullarda okula giden çocuğum olsa “o” bilinmezliğe çocuğumu göndermem!
Şu an benzeri “kaygılardan” dolayı binlerce veli aynı düşüncede…
Dün bir haberin başında, “eğitimde yitik kuşak” sözünü okudum!
Seksen öncesi, “bizim” kuşak için arada-bir kullandığım “yitik kuşak biziz” söz-dizininin benzeri bir yaklaşım; açıkça söylemek gerekirse, üzüldüm, “eğitimde yitik kuşak”la başbaşayız şimdi de…
Buna benzer birçok konuda oluşturulan “eksikler” giderilmesi yerine, doğayı daha da zorlandıracak yapılandırmalara gitmek, covid 19 sürecini yok sayarak kirliliği sürdürmek yurttaşa kesilen “ağır cezayı” zedeler!
Bunun başka bir anlamı olmalı…
EKMEĞE YÜZDE YİRMİ ZAM
İkiyüz gramlık ekmek, bir lira yirmibeş kuruştan/ bir lira elli kuruşa yükseltildi!
Dünyanın neresine bakarsanız/ bakın, petrolden- doğalgaza, sebzeden- meyveye her şey corona virüs öncesi gibi tüketilmediğinden dolayı ucuzlarken “bizde” tam tersi…
Adana’da her karış toprağın cömertçe besleyip/ büyüttüğü buğdayın, buğdayın ekmeği yüzde yirmi zamlandı!
Anakent belediyesi “ekmek büfelerini” azaltma yönünde karar almış ki, kapananları biliyorum!
Açlık sınırı altında kalan asgari ücretin/ emekli aylığının içinden “ekmeğe” ayrılan bölüm, yüzde yirmi artırılmakla “covid 19 sürecinin” kimlerin sırtına yüklendiği görülmüş oldu!
Her şey seçim olana dek, her şey “o koltuğa” oturana dek; umut mu, Adanalının doyurmayan ekmeği…
“Yönetmek” böyle bir işlev demek ki; umut beklentisi olanları “hep” yanında olacağına inanmak!
Bu “doyumsuzluk” yoruyor beni!