Yerel gazetelerin, “resmi ilanları” yayınlamaları koşulunu yerine getirmeleri için; gazetenin sayısal baskısından, çalışacak emekçisine, ssk’lı çalışanına, gününe değin bir dizi istemleri yerine getirmeleri gerekli görülmüştür.
Bunlardan birinin uygun olmaması, eksik kalması durumunda “resmi ilan” yayınlama hakkının elinden kaçırmış sayılmaktadır.
Yeni bir düzenleme ile “icra-iflas ilanları”, yeni yargı paketinde kaldırılmış olması da, yerel gazetelerin yaşamsal en önemli kaynağının kesilmesi anlamına gelmektedir.
Peki, bundan sonra ne olacak?
Yerel gazeteler, sürdürülebilirliğini nasıl koruyacak?
***
Adana’da, günlerdir yerel gazetelerin baş sayfasında yer alan, “siyah tabanlı” tepkiyi görmeyen kalmamıştır kanımca.
“Biz istiyoruz ki bu çocuk hep yaşasın…”
“Anadolu basınını öldürmeyin…”
Şu ana dek Adana’da bu tepkiye kulak veren, çözüm yolları bulabilmek için konuyu masaya yatıran “yerel bir güç” olmadı!
Yer yer “yeni yargı paketinde” yer alan “icra-iflas ilanları” konusunda meclise sunulan önergeler olsa da; içi doldurulamadı!
“Yasa yapıcılara” yerel gazetelerin durumu anlatılırken; “yerelde” nasıl bir yol izlenmesi gerektiği, yerel yönetimlerin ne yapabileceği hiç konuşulmadı!
Yerel basının bundan dolayı yaşayacağı sıkıntılar, sıkıntıların ardından yerel basının çıkmaza sürüklenmesi durumunda; “yerel yönetimlerin” hangi sorunlarla karşılaşabileceği, kentin sorunlarının-sevinçlerinin nasıl kentliyle paylaşılacağı bilinmiş-duyulmuş değil şu ana denk!
***
Adana’da olduğu gibi tüm yurtta “yerel basının” içerisinde bulunduğu sorunlar konuşulurken, İzmir’den basına yansıyan bir haber “umut” niteliği taşıyordu kanımca…
İzmir Anakent Belediye Başkanı Tunç Soyer, tüm “yerel basının” nasıl güç kazanabileceği konusunda, İzmir’den bir ışık yaktı…
Örneğin Soyer, Belediye Meclisi Kararlarının ayda iki kez yayınlanmasını sağlayacak.
Buna ilçe belediyeleri de katılacak.
Yeni vergi paketiyle basının susturulmasına, “bu yöntemle” katkı yapılacak.
Başkan Soyer, yaptığı açıklamada şöyle diyor:
“Türkiye’ye örnek olacak bir yerel basın-yerel yönetim işbirliği oluşturabiliriz. Bunu yapmak zorundayız. Bunların yapılmaması durumunda basının sesinin kısılmasını önleyemeyiz ki, bu da en çok demokrasimize zarar verecektir. Bunun için, yakında İzmir’de yayınlanan yedi gazete sahipleriyle bir araya gelerek beyin fırtınası yapacağız…”
***
İzmir Anakent Belediyesi “ilk” ışığı yaktı…
“Yerel demokrasi” adına sıkça söz söyleyen belediyeler, “özellikle” de “sosyal demokrat belediyecilik” anlayışını” savunan belediyelerin bu “ilk ışığı” görmezden gelmesinin tüm yurttaşlara zarar verebileceğini bilmeleri gerekir.
Bugün ilk aklıma gelen yerler Adana’da, Mersin’de, Antakya’da, Antalya’da “ilk ışık” canlanabilir.
Var mısınız?
HAZİRAN SICAĞINDA KALDIRIMLAR…
Tellidere’den Atatürk Caddesi’ne, İnönü Caddesi’nden Çakmak Caddesi’ne, Saydam Caddesine… Günün uzun süresi yoğun… Yoğun olduğunca da, bir başına, düzensiz…
Bu caddelerde trafiğin olduğunca, yayaların da zorluklar içerisinde yol aldığını bilmeyen yok!
Yasa kitaplarında mutlaka, bir yolun “sağına-soluna” aynı anda araç park edilmesinin yanlış olduğuna yer veriyordur!
Tek yönlü neresi olursa-olsun, karşılıklı duran aracın, araç trafiğini olduğunca, yaya trafiğini de çekilmezleştirdiği bir gerek!
Buna bir de, kaldırma çıkmış, kaldırma park etmiş araçları eklerseniz…
Buna bir de, işyerlerinin vitrin kıyıları yetmiyormuş gibi, kaldırımların yarısına değin dizilen karton kutularını, malzeme kolilerini ekleyin…
Yayalara ne yürüyecek yer kalıyor, ne de kolilerin arasından geçecek yer…
Caddelerdeki, işlek tek yön yollardaki bu düzensizliklerin önüne geçecek olan kim?
Araçların gelişi-güzel duruşunu kim engelleyecek?
Kaldırımların, yayaların geçit yolu olduğunu kim anımsatacak?
Bir de haziran sıcağında; inanın çekilir gibi değil!