Luvilerin Alman emperyalizmini Almanlara kök bulmanın yanısıra Türkiye’nin bütünlüğüne kast etmeye yönelik olarak Kürtlere ve Aleviliğe tarihsel kök yaratmayı amaçlayan, sahte belgelere dayanan bir çalışma oduğunu dün anlatmıştık Bugün de iddia edildiği gibi Luvilerin bağımsız bölgeleri olmadığını, Atatürk’ün bugünkü tehlikeyi doksaniki yıl öncesinden gördüğünü dile getireceğiz.
LUVİLERİN BAĞIMSIZ BÖLGELERİ OLMADI
Luvi halkından ve dilinden kadim belgelerde herhangi bir kayıt yok. Luvilerin hiçbir zaman bağımsız bölgeleri olmadı. Bu gerçeğe rağmen bir Luvi krallığı olduğunu ilan etmek tam bir toplum mühendisliğidir. Toplum mühendisliği insanların beyinlerine yanlış bilgileri doğru imiş gibi işlemek ve halk ağzıyla “beyin yıkamak” metodudur. Toplum mühendisliği sayesinde insanların tarih bilgileri yanlış ve belli bir amaca yönelik olarak değiştirilir.
Luvileri pompalayan batı kültürü, Anadolu’da en kadim dönemlerden beri Hint-Avrupa halklarının yaşamış olduklarını kabul ettirmek istiyor ve Hint-Avrupa dillerinin de Anadolu’dan yayılmış olduklarını savunuyor. Luvi dili diye savundukları dil incelendiğinde karşımıza Hattice ve Hititçe çıkıyor. Hatti dili ise Asya kökenli bitişken bir dil. Yani Luvi dili dedikleri aslında Hatti ve Hitit dilinin bir lehçesi olmaktan ileri gitmiyor.
ATATÜRK TEHDİTİ GÖRMÜŞTÜ
Anadolu’dan vatan yaratma, batı toplumlarının köklerinin Anadolu’da olduğu teorileri yeni değil, Cumhuriyet’in kuruluş yılları öncesine kadar uzanıyor. Atatürk de zamanında söz edilen teoriler ile yaratılmak istenen tehlikeyi görmüş ve Anadolu’nun en eski uygarlığını arama işlerine girişmişti.
Atatürk, Hint-Avrupacı teoriler karşısında “Hatti” kültürüne sarılmış ve Alacahöyük kazılarını yaptırmıştı. Çünkü Anadolu’nun merkezindeki en eski devleti Hattiler kurmuştu ve bu insanlar Asyalıydı. Bugün modern arkeoloji Hattilerin Asyalı bir dil kullandıklarını, uzantılarının Kafkasya sahasına kadar yayıldığını, dil ve kültür yönünden Hint-Avrupalılarla veya Samiler ile hiçbir bağlarının olmadığını ortaya koymuştur Üstelik en eski yazılı Hint-Avrupa dili olan Hititçeye ve Hititlere dahi ismini verenler, Anadolunun bu kadim halkı Hattilerdir. Pek çoğumuzun Hitit Güneş Kursu olarak bildiği kült sembolü de, aslında bir Hatti sembolüdür ve Atatürk’ün yaptırdığı kazılar da gün yüzüne çıkmıştır.
Atatürk’ün neden birer Dil ve Tarih Kurumu kurduğunu ve ömrünün sonuna dek bu işlerle uğraştığını anımsarsanız, tehdidin farkına belki varsabilirsiniz.
ZANGGER’İN İKİNCİ BALONU
Bilim alanında yer bulamayan Zangger 'in ilgi görmeyen "Truva Atlantistir" çıkışından sonraki ikinci balonudur ve AB Vakıf ve kaynaklarınca Türkiyede ABD Bayisi Koç Holding tarafından desteklenmektedir.
SOSYAL MEDYA VE GELENEKSEL MEDYAYI KULLANIYORLAR
Alman kökenli İsviçreli Eberhard Zangger ve yurt dışındaki Luwian Studies Vakfı'nın Türkiye’deki işbirlikçileriyle birlikte, uydurma tezlerinin yaymak için en iyi çalıştıkları alan sosyal medya. Üstü örtülü köken teorilerini, edebi kılıflar ile kitleler arasında yaygınlaştırıp bir algı yönetimi oluşturuyorlar.
Yine Zangger’in görüşlerini aktaran bir makaleyi Türkiye’nin değişik yerlerinde yayımlanan gazetelerde noktasına virgülüne dokunmadan farklı yazarlar adıyla yayınlatarak, Luviler yalanını yaymaya çalışmaktalar.
BERMAN MANTI VE LUVİLER
Adana’da Seyhan Belediyesi tarafından açılan Luvi Kültür Merkezi’nin arkasında, yine belediyenin servis ettiği basın bülteninden işkadını Berman Mantı’nın olduğu anlaşılıyor.
Bültende, “Antik Luvi Kültür Merkezi’nin Luvialant adlı bir kuruluşun işbirliğiyle açıldığı belirtiliyor. Bültende Berman Mantı’dan “Antik Luvi Kültür Merkezi’nin” kurucusu olduğu belirtiliyor. Başkan Akay’ın ifadesiyle, “bu topraklarda yaşayan bir halkın hiç ifade edilmemesinin acısını” dindirecek olan Antik Luvi Kültür Merkezi’nin kurucusu Berman Mantı, sosyal medyada yapılan araştırmada sigortacı, İŞKAD Başkanı ve “Luviland” adıyla lavanta ürünleri pazarlayan bir şirketin sahibi olarak karşımıza şıkıyor. Yani arkeoloji ile Hititler ya da Luviler üzerinde akademik bir bilgi birikimi olmayan bir kişi.
Bu nedenle, Mantı’nın merkezin açılışında yaptığı konuşmada, “Luvilerin M.Ö. 2200 ile M.Ö 700’lü yıllar arasında yaşayan Anadolu’nun en önemli ve en eski kavimlerinden biri olduğu iddiası” bilimsel gerçeklerle ilgisi olmayan sözler niteliğinde.
Aynı merkezin danışmanı olduğu belirtilen Prof. Dr. Ahmet Ünal, Luvilerin iddia edildiği gibi Anadolu’nun geçmişinde önemli bir yeri olmadığı, “Luviler abartılmakta” diyerek ortaya koymakta. Ünal, Hititler kitabında, “Arzawa'da.... Birkaç kaya kabartması, tek tük hiyeroglif yazıt, mühürler ve bazı seramik parçaları dışında bir Hitit veya araştırmalarda pek abartılan Luwi varlığının izleri de pek zayıftır. Gerçekte ise 'Luwi Ülkesi' veya 'Devleti' diye kendi içinde tutarlı bir coğrafi bölge veya politik oluşum YOKTUR" diyerek net biçimde belirtmekte.
ALMAN VAKIFLAR VE DEVLETİYLE İLGİLİLERİ VAR MI?
Seyhan Belediyesi’nce “dünyada ve Türkiye’de bir ilk” olarak tanıtılan Antik Luvi Kültür Merkezi’nin kuruluşuna ön ayak olan Luvilant Başkanı Berman Mantı ve Seyhan Belediyesi’nin, günümüzde Alman Eberhard Zangger ve başında bulunduğu Luvi Çalışmaları Vakfı’nın tezleri doğrultusunda çalışmalar yapacağı anlaşılıyor. Bu durum, Seyhan Belediyesi ve Berman Mantı’nın Alman Hükümeti, Alman vakıfları ile ilişkileri, bu vakıflardan hibe alıp almadıkları, yurt içinden nerelerden merkeze kaynak sağlayacakları sorusunu doğuruyor.
ÇATALHÖYÜK’Ü, GÖBEKLİTEPE’Yİ NEREYE KOYACAKSINIZ?
Seyhan Belediyesi ve Luvi Merkezi Başkanı Berman Mantı’nın, Eberhard Zangger’in tezlerini yaymak için çalışırken, sözde büyük kültür yaratan Luviler’den 2 bin yıl önce yaşayan Anadolu’nun gerçek anlamda kadim kültürü Çatalhöyük kültünü, Göbeklitepe kültünün de ne zaman Luvileştirecekleri de doğrusu çok merak ediyorum.
İLK AMA SON OLMAYACAK
Luvi ismi de Indo-Europeran saçmalığı gibi batının manupulatif (gerçeği çarpıtan) uygulamalarından biridir. Hititler ve Antik Yunan tezi yalanları işe yaramayınca Türk dememek için kullanılan uydurma tezlerden biridir ve sonuncusu da olmayacaktır. Önümüzdeki yıllarda da Alevi tezini, Alevilerin Luvilerin devamı olduğunu, Kürt tezini, Kürt uygarlık ve mitolojilerini daha yoğun oynayacaklar. Seyhan Belediyesi’nin açtığı Antik Luvi Kültür Merkezi, bu yolda atılan ilk adımdır. Ancak sahte yazıta dayandırılan tezler gibi bu merkez de son adım olmayacak. Başka belediyelerin başka Luvi Kültür merkezileri açtığına tanık olacağız.
Ancak, Atatürk’ün partisinin belediye başkanı olan Akif Kemal Akay’a bir çağrım var: Atatürk’ün yıllar önce gördüğü tehlikeyi görün ve Atatürk’ün araştırma yoluna sahip çıkıp, o yolda çalışmalar yapacak merkezler açın!”
AfD’den AB karşıtı hayırlı girişim
Alman milliyetçileri, küresel emperyalizmin güdümündeki Avrupa Birliği’ne karşılar..
Alman milliyetçilerinin AB karşıtlığı aslında her milliyetçi düşüncedeki kişi ve örgütlerde doğal olarak bulunması gereken bir refleks..
Alman milliyetçilerinin partisiAlternatif Parti (AfD), AB üyesi ülkelerin bağımsızlıklarının güçlendirilmesi gerektiğini, bu olmuyorsa AB’den ayrılmak içi halka başvuracaklarının açıkladı..
AfD’nin bu açıklaması çok yerinde bir açıklama, iktidara yürüyen AfD bunu başardığında Almanya’nın AB’den ayrılacağına şimdiden kesin gözüyle bakabiliriz.
AfD Eş Başkanı Alice Weridel, iktidara geldiklerinde, Almanya'nın Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden çıkması için Brexit tarzı bir referandum talep edeceklerini söyledi.
Alice Weridel, “Dexit” ile Almanya’nın kendi kaderini kendisinin belirlemesine olanak tanıyacaklarının ifade etti.
Buna dayanarak, Alman milliyetçileri ve AfD’nin, almanya’yı İngilizlerin Brexit’i benzeri bir uygulama ile son derece demokratik bir şekilde AB’den çıkartacakları
Weidel’in “Dexit”i "Deutchland" ve İngilizce çıkış anlamındaki "Exit" kelimelerinin kısaltması olan "Dexit", Almanya'nın AB üyeliğinden ayrılmasını ifade ediyor.
Türkiye’de birileri tarafından antidemokratik olarak tanıtılmaya çalışılan AfD ve yönetimini aslında ne denli demokrat olduklarının da bir göstergesi Dexit çıkışı..
ABD’nin bizzat kendisinin uygulamadığı karbon ayak izi ve küresel iklim değişikliği yalanının en büyük savunucularından biri Avrupa Birliği..
Avrupa Birliği üye ülkeleri ve ticari ilişkilerde bulunduğu ülkeleri ABD’nin ortaya attığı ancak kendisinin uygulamadığı karbon ayak izi projesine uymaya zorluyor..
Bu zorlamadan Almanya ile birlikte tüm AB üyesi ülkeler zarar görüyor..
Üstelik Yunanistan gibi Avrıupa’nın şımarık çocukları Alman halkının kaynaklarıyla tatlı yaşam sürüyorlar..
Bütün bunlara bakınca Alman milliyetçilerinin ve Aternatif Parti’nin Dexit çıkışının ne denli yerinde ve haklı bir çıkış olduğu anlaşılmaktadır.
Anketlerde Almanya düzeyinde 2013 yılından bu yana en yüksek oy oranına ulaştığı gözlenen AfD’nin federal düzeyde yüzde 20-23 arasında biro y oranına sahip olduğu belirtiliyor..
Bu oy oranı AfD’yi Başbakan Olaf Scholz’un koalisyonunu oluşturan üç partini de önünde olduğu anlamına geliyor.
Anketler sonbaharda seçimlerin yapılacağı üç doğu eyaletinde AfD’nin oy oranının yüzde30’u bulduğunu gösteriyor.. Turingen’de oy oranını yüzde 36’ya yükseldiği ifade ediliyor..
Bu da, Almanya’nın yakın gelecekte AfD tarafından yönetileceğinin işareti..
Alman milliyetçiliğindeki yükselişten ve iktidara gelmesinden korkanlar ise AfD’nin tüm yabancıları sınırdığı edeceği propagandası yaparak, kapatılması için baskı oluşturmaya çalışıyorlar..
Oysa, AfD’nin yabancılar konusundaki görüşleri çok açık..
Alice Weidel, partisinin tüm yabancıları gönderme diye bir düşüncesi olmadığını, sadece Almanya'da kalma hakkı olmayan kişileri ülkelerine geri göndermek için yasayı kullanmak istediğini belirtiyor.. Bunun da Alman yasalarına uygun olduğune vurgulayan Weidel, yalnızca Alman yasalarının uygulanmasını savunduklarını söylüyor..
Alternatif Parti, AB’den çıkılması yolundaki ısrarını sürdürdükçe, benzer suçlamalarla karşı karşıya kalmaya devam edecektir..
Kaçıncı defa ilk kez sergileniyor
Mersin Devlet ve Opera Balesi 27 Ocak Cumartesi günü Tosca operasyonun sergiletecek..
Anadolu Ajansı’na göre, Tosca operası Mersin’de ilk kez seyirciyle buluşacak..
AA’nın haberini görünce, acaba kaç kez sergilenince “ilk kez” oluyor, ilk kez olmaması için kaç kez sergilenmesi gerekiyor?
Doğru söylemek gerekirse, kendi kendime sorduğum bu soruların yanıtını bulamadım..
Belleğim yanıltıyor mu diye şöyle bir arşiv taraması yaptım..
27 Ekim 2009 tarihinde MDOB yöneticisi Hasan Alptekin 28 Ekim 2009’da Mersin’de Tosca operasının prömiyerini yapacaklarını açıklamış..
Tarih 30 Ocak 2011. MDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Hasan Alptekin, Tosca operasının prömiyerinin yapacaklarının bir kez daha açıklamış..
Şimdi aklım karıştı..
2009 ve 2011’de prömiyerleri yapılan ardından yeniden yeniden sergilenen Tosca operası 2024 yılında nasıl oluyorda mersin’de ilk kez sergilecek oluyor?..
Umarım üçüncü kez ilk kez Tosca operasının izleme şansı bularak, bir ilki gerçekleştirecek Mersinli sanatseverler son kez ilk kez izlemiş olurlar!...