Kültürümüze islam sonrası eklenen bayram olan Şeker Bayramı’nın birini daha bugün kutlamaya başlayacağız..
Kurban öncesi şeker.. Ne güzel bir adlandırma değil mi?..
Kimileri karşı çıksa da Şeker Bayramı, aslında dışarodan alınnan ve benimsenen bi bayramın türkçeleştirilmiş halidir.
Bakmayın, ülkemizde kimilerinin Ramazan adı dışındaki adla bayram kutlanmayacağı, şeker bayramı denilmeyeceği yolundaki söylemlerine..
Hepsi arap kültürünü baskın kılmak için dayatılmaya çalışılan görüşler..
“Şeker Bayramı değil Ramazan Bayramı” diyenler, savundukları arap kültüründe “Ramazan Bayramı” demediğinin bilmezler..
Araplar bu bayrama “عيد الفطر” Îdü'l-Fitr derler. Yani “Şükür Sadakası Bayramı” derler..
Îdü'l-Fitr, Osmanlı döneminde türkçeleştirilmiş ve Şeker Bayramı denilmeye başlanmıştır..
Bayramın Osmanlı dönemindeki adı olan “Iyd-ı Fıtır” isminden Türkçeleştirilmiştir. Iyd bayram demektir. "Oruç açma" anlamına gelen Fıtır ise "fıtır sadakası" ya da “fitre” olarak bilinen ve zengin Müslümanların bayram sonrasına bırakmamak şartıyla yoksullara vermesi vacip olan sadakadır. “Şükür sadakası” olarak da bilinir. Bir iddiaya göre bu “şükür” kelimesi zamanla "şeker"e dönüşmüştür. Bir başka iddiaya göre ise, Şeker Bayramı adı Ramazan Bayramına hurma ve şekerleme yiyerek başlama geleneğine dayanır..
Kimilerinin mutlak ad olarak dayattığı Ramazan Bayramı adlandırmasına gelince..
Bayram, Ramazan ayının sonunda kutlandığı için bu isimle anılır. Ramazan kelimesi Arapça bir sözcük olan ramaḍ “kuru sıcak” kökünden gelir.
Bu bilgiler ışığında doğru adlandırmanın “Ramazan Bayramı” değil “Şeker (Şükür) Bayramı” olduğu anlaşılmaktadır…
Şimdi siz, bugün kutlamaya başlayacağınız bayrama Şeker Bayramı mı dersiniz Kuru Sıcak Bayramı mı?..
Ramazan Bayramı ve Şeker Bayramı adlandırmaları Türkiye’de zamanla politik zemine de kaymış bir tartışma konusu haline getirilmiştir..
Ramazan Bayramı adını savunanlar bayramın dini kaynağı ve özünden uzaklaşma olduğu gerekçesiyle Şeker Bayramı adını tercih etmezler. Şeker Bayramı adını savunanlar ise, bu adının iddia edildiği gibi Cumhuriyet döneminde dayatılarak değil, Osmanlı döneminde başlayarak ve tarihsel adlardan evrilerek günümüze geldiğini ve aksine bunu tersine çevirmeye çalışmanın dayatma olduğunu söylerler.
Bayram boyunca eş, dost ve akraba ziyaretleriyle birbirlerinin bayramını kutlarlar. Bu ziyaretler esnasında genellikle kolonya, tatlı ve şekerlemeler ikram edilir.
Bayramda bakımlı ve temiz olmak âdettendir. Herkes en yeni kıyafetlerini giymeye çalışır. Şeker Bayramında çocuklara ailelerin bütçesi elverdiğince yeni kıyafetler alınır. Bazı büyükler ellerini öpen çocuklara hediye veya harçlık verirler. Çocuklar ufak gruplar hâlinde kapı kapı dolaşarak şekerleme toplarlar.
Yani, çocuklara şeker veya harçlık verme, bayramlık kıyafetler giyinme, aile büyüklerini ve arkadaşları ziyaret etme, gelen konuklara tatlı ikram etme ve ölmüs aile büyüklerinin gömütlerini ziyaret etme ve gömütün üzerine şeker bırakma Şeker Bayramının gelenekselleşmiş uygulamalarıdır.
Bir kez daha Şeker Bayramınızı kutlar, şeker tadında bayramlar ve esenlikler dilerim.
Esen kalınız!..
Şeker Bayramının başka ülkelerdeki adları
Eid al-Fitr (Arapça)
Hari Lebaran (Endonezya)
Hari Raya Puasa, Hari Lebaran, Aidilfitri (Malezya, Singapur, Brunei)
Nonbu Perunaal (Tamilce/Hindistan ve Sri Lanka)
Riyoyo, Riyayan, Ngaidul Fitri (Cava)
Boboran Siyam (Sundan/Sudan)
Uroë Raya Puasa (Acehnese/Sumatra)
Rojar Eid (Bangladeş)
Eid Nimaz (Sindhî/Hindistan’ın Sind Bölgesi)
Korite (Senegal)
Sallah (Hausa/Nijer, Nijerya)
Kochnay Akhtar (Peştuca-Afganca)
Eid-e Sa'eed-e Fitr (Farsça)
Choti Eid (Urduca)
Cheriya Perunnal (Malayalam/Hindistan’ın Kerala eyaletinde konuşulan dil)
Ramazanski Bajram, Eid (Boşnakça)
Bajram (Arnavutça)
Eyd-i Remezanê veya Eyd-i Rojı (Kürtçe)
Ramazanski Bajram (Hırvatça)
Idd (Uganda konuşma dili)
HER KÖYE ZİRAAT MÜHENDİSİ
Giderek laiklik ilkesinden uzaklaşmanın bir sonucu mu bilmem ama, her köye bir imam ve muezzin derken iş her okula bir imam noktasında geldi..
İzlenen politikalar nedeniyle eğitim sistemi çöktü, yüksek okullarımız orta öğretim kalitesine indi…
Eğitim öğretim kurumları ilk halkasından son halkasına birer imam hatiplere dönüştü..
Eğirtim sisteminin sonunda, üretim unutuldu, tüketim toplumuna dönüştürüldük..
Tarımsal ürünler dahil her şeyi dışarıdan almaya başladık..
Genç kuşaklar, domatesi falan neredeyse marketlerde yetiştiğinin sanacak duruma geldi..
Eğitimde kalitenin düşmesi ve tüketim toplumu olmanın doğal sonucu yoksulluk oldu..
Bugün banka promasyonları, emekli bayram ikramiyelerine sevinir hale geldik..
Halbuki, her okula bir imam yerine devlet olarak sistemi değiştirsek, Atatürk dönemindeki uygulamalara dönülse her şey çok farklı olacak..
Örneğin köy okulları Atatürk dönemindeki gibi köy enstitülerine, kentlerdeki okulları kent enstitülerinde dönüştürülmeli..
Örneğin, her köye bir öğretmen, her köye bir ziraat mühendisi, her köye bir veteriner atanmalı..
Tarımla ilgili kurum ve kuruluşların başına ziraat profesörü getirilmeli.
Tarım Bakanı mutlaka bir ziraat profesörü olmalı..
Tarım yapılan torakların satışı yasaklanmalı..
Toprağın her milimetresi o köyde görevli ziraat mühendisleri kontrolünde ekilmesi sağlanmalı…
Bütün bunlar yapılınca ne mi olur?..
Hemen söyleyeyim..
Türkiye, coğrafyasına uygun tarım ve hayvancılık yapıldığı takdirde; komşu ülkelerin petrol gelirinden fazla eden ülke olur..
Bu system Rusya’da Devlet Başkanı Putin tarafından uygulamaya konuldu bile..
Putin, tarım danışmanlığına bir Türk’ü, Prof.Dr. Hamit Köksel getirdi…
Prof. Dr. Hamit Köksal çalışmalarının başında bulunduğu bilim kuruluyla Omsk Stolipin Tarım Üniversitesi’nde sürdürüyor..
Rus- Türk İş İnsanları Birliği, Rusya’nın ürettiği tahılın kalitesini Prof. Dr. Hamit Köksel ile artırmak için laboratuvar çalışmaları başlattı..
Putin’in tarım politikası, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra çöküş yaşayan Rusya’nın kısa sürede toparlanıp yeniden süper güç haline gelmesinin şifresini de bizlere gösteriyor aslında..
O zaman, Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok..
Devletin tepesindekiler tıpkı Putin gibi başta tarım olmak üzere tüm sektörlin başına uzmanları getirmeli, en küçük köye kadar her köye öğretmen, ziraat mühendisi, veteriner, gıda mühendisi, sulak alanların olduğu her yere bir su ürünleri mühendisi atamalı..
O zaman ülke olarak kısa sürede yoksulluktan kurtulur, Rusya gibi süper güç oluruz…