Önceki gün Halk TV ekranlarına çıkan Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık’ı izleyince bu yazıyı yazma kararı aldım.
Emekli Tümgeneral Büyükışık’ın oğlu beline demir çubukla vurularak öldürülür. Lakin oğlu için tutulan rapor, olay yeri inceleme tutanakları ve Cumhuriyet Savcılıkları tarafından verilen ‘takipsizlik’ kararları ile sanki emekli paşanın oğlu öldürülmemiş, 27 metre yükseklikten kendisi atlayarak intihar etmiş gibi süs verilir.
Emekli paşa olayın peşini bırakmaz. Tüm gerçekleri ortaya çıkarır ve oğlunun ölümünün nasıl saklandığını, sanıkların nasıl korunduğunu gözler önüne serer.
Yürüyüşe çıkan oğlu gecenin geç saatlerinde bir inşaat alanının önünden geçer. O inşaatta sürekli hırsızlık olayı meydana gelir. İnşaatın yetkilileri, paşanın oğlunu hırsız sanarak demir çubukla beline vurarak öldürürler.
İnşaat firmasının sahibi varlıklı kişidir. İzmir’in ilçe emniyet müdürü ile menfaat ilişkisi içindedir. İnşaatın sahibi, emniyet müdürünü devreye sokarak tüm delilleri karartır. Emniyet ve jandarmanın kriminal sonuçları dâhil tüm evrakları gerçeğe aykırı olarak hazırlayıp öldürülen gence intihar süsü verirler.
Emekli paşa, Adalet Bakanı ve Jandarma Genel Komutana ile görüşür. Bakan ve komutan, olayın intihar olmadığını, cinayet olduğunu kabul ederek talimat verip olayın aydınlatılmasını isterler. Lakin onların da gücü olayın aydınlatılmasına yetmez.
İçişleri Bakanı emekli paşa ile görüşme tenezzülünde dahi bulunmaz. Dosyayı kapatma yoluna giden devletin tüm yetkililerinin peşine düşen emekli paşa, nihayet olayı aydınlatıp failleri teker teker yargının önüne çıkarır.
Bütün bu bilgileri ölen gencin babası emekli paşa ekranlardan dile getirip iddia etti. İddialarını da belgeleriyle ortaya koydu. Tüm Türkiye’de bunu izledi.
İşte bu programı izleyince bizim de başımıza gelen bir olayı hatırlayıp emekli paşanın ‘Türkiye’de adalet yok. Birilerine sırtınızı dayarsanız hayatınız dahi garantisi yok!’ diyerek isyanına hak verip yaşadıklarımızı dile getirmek istedim.
Turgut Özal Bulvarı üzerindeki evlatlarımızın işlettiği kafeye süratli bir şekilde bir araç dalarak kazaya neden oldu. Kazada iki kişi yaralandı. Aynı zamanda maddi kayıplar söz konusu oldu.
Adana Trafik Müdürlüğü ekipleri kaza tutanağı tuttular. Kaza tutanağında ne araç kusurluydu. Ne de araç sürücüsü. 8’de 8 tüm kusur hala bulunamayan, var olup olmadığı bilinmeyen bir başka araç üzerine yıkıldı. Kaza yapan aracı başka bir araç sıkıştırmış. Kaza bu yüzden meydana gelmiş. Dolayısıyla kazanan kusurlusu bu araçmış!
Koskoca Turgut Özal Bulvarı üzerinde o kusurlu olduğu belirtilen ve hala varlığı ortada olmayan araca ait bir tek MOBESA görüntüsünü bulamadı Adana Emniyeti! O kadar iş yerinin güvenlik kamerası var. Bir tane görüntüye ulaşamadılar!
Bizim trafik yetkilileri öyle bir görevini yapmışlar ki, evlere şenlik! Kaza yapan aracın sürücüsü olayın olduğu vakit birilerine ulaşarak aldığı yardım ile böyle bir tutanağın tutulmasını temin etmiş!
Biz ise hastane, yaralı, iş yerinin kayıpları ile uğraşırken birileri işi bağlama yoluna gitmiş!
Bu olaydan sonra Adana Valisi Süleyman Elban’ın yanına giderek konuyu ayrıntılı bir şekilde aktarıp ortadaki yanlışlıkları dile getirdik. Sayın Elban, ‘böyle bir rapor tutulamaz’ diyerek yanlışlığı kabul etti.
Etti de ne oldu?
Ne yeniden trafik raporu tanzim edildi. Ne ilgili araç bütün kamera kayıtlarına rağmen bulanabildi. Olay resmen kapatıldı!
Gel de adalete güven. Gel de polisin işini düzgün yaptığına inan. Gel de isyan etme.
Paşanın başına gelen bizim de başımıza geldi. Bizim başımıza gelen başkalarının da başına geliyor.
Bu memlekette adil olmayı maalesef unuttuk.
Adana Trafik Müdürlüğü’nün ben adil olmayan işlere imza atarak ilerlediklerine dair birçok olaya rastlayıp bunu da haberleştirdiğim için başımıza gelen olayı kanıtsar olduk.
Merak ediyorum. Kafeye aracın dalması olayında yalanan iki kişi ölmüş olsaydı yine emniyet, adalet böyle mi davranacaktı?
Olan ölene mi olacaktı?
Hadi, biz maddi kaybı sinemize çektik. Ölüm olsaydı ne olacaktı?
Adana’ya yeni atanan Sayın Valimiz Yavuz Selim Köşger’in Süleyman Elban gibi davranmayacağına dair kişisel inançla kendisine kentimize ‘hoş geldi’ diyorum. Ümit ederim ki bizim başımıza gelen bu hukuksuzluk, usulsüzlük, yanlış, bilerek veya bilmeyerek verilen zararlar başkalarının başına gelmez diyelim.
Emekli paşaya da Allah yardımcısı olsun dileyim.
Emekli paşanın isyanını ancak Sayın Cumhurbaşkanımız duyarsa çözüm yolu bulunur. Aksi halde olacaklar zaten olmuş. Bizim başımıza gelenleri biz ne Valiye duyurabildik, ne de emniyet yetkililerine…
Herkes kulağının üstüne yattı…