Seçimin kime ne faydası var diye bir soru yöneltmiş olsam herkes kendine göre bir yanıt verir. Ben ise bu yanıtı çok daha farklı bir şekilde vermek durumundayım.
Seçimin gazeteciye çok faydasının dokunmasını beklemek artık biraz hayal oldu. Kitle iletişim araçlarının şekli değişince gazeteciye de fazla iş düşmez oldu!
Öyle sanıyorlar siyasetçiler. Nasıl olsa sosyal medya var. Her zaman görüştükleri insanlara kendilerini tanıtır iseler sorun bitiyor.
Yani işlem tamam…
Ama kazın ayağı öyle değil işte…
Seçimin bizlere en büyük faydası ‘yıllarca görmediğimiz, sesini dahi ton olarak unuttuğumuz dostlarımızın sesini duymak durumunda kalıyoruz’ diye yorumlamak istiyorum.
Yıllarca merhaba ettiğiniz ama bir şekilde köşede bucakta kalmış arkadaşınız, dostunuz bir yere aday oluyor. Ve o zaman sizin gazeteci olduğunuzu hatırlayarak bir yerlerden telefonunuzu bularak size ulaşıyor.
Böyle durumla karşılaşınca seçimin bana en büyük faydası(!) diye bunu söylemek durumunda kalıyorum.
‘Ya dostum, seninle bir görüşsek. Bir oturup görüş alış verişinde bulunsak’ diye başlayan cümle ile size merhaba diyor. Yani adamın işi var seninle.
Bir şekilde aday olmayı kafasına koymuş ve gereğini de yapmak durumunda. Sen gazetecisin. Öyle ya bir tanıtımında, haberini yapmakta faydan olacak. Hatırlanmışsın!
Bu durumlarla seçim atmosferinde sıkça karşılaşırız.
Bazı pazarlamacı zihniyetindeki insanlar var bu meslekte. Onlar da kendilerini pazarlayarak senin dostluğunun önüne yıllarca geçmişler zaten. Pazarladıkları kişilerin önüne değişik talepler ile giderek…
Sen öyle olmayınca adamın seni yıllarca hatırlaması için sebep yok ki!
İşin garibi nedir biliyor musunuz?
Bu şehirde BELEDİYE BAŞKANI olarak halen aktif görev yapan isimlerden iki kişiyi tanıyorum. Hatta günü birlik haberlerini yaparak katkı koyduğumuz isimler bunlar.
Daha dönüp kafalarını çevirerek bu gazetenin yolunu bildikleri yok, hayırlı olsun diye bir tek satır ifadelerini kendi ağızlarından duymuşluğumuz yok.
Bu isimler de her gün ‘Vatan, millet, Sakarya’ edebiyatı yapan milliyetçi kardeşlerimiz. Gönüldaşlarımız…
Nasıl oluyor ise bu iş…
Hoş, çok da önemli değil ama hele bir isim var ki iki yıldır belediye başkanının odasına girip bir bardak çay içme şerefine erişemedik!
Bizim üzerimize tur bindirip en az iki kere, üç kere odasında poz veren arkadaşlarımız oldu!
Bütün bunları niçin anlatıyorum biliyor musunuz? El yüzü yıkar, yüz de döner eli yıkar…
Seçim dönemine giriyorsunuz. Yarın öbür gün burada yeniden aday olacaksınız ve insanlardan oy isteyeceksiniz. Gazetecilerle bir şekilde seçim dönemini anlatacaksınız.
Nasıl bakacaksınız bu gazetecilerin yüzüne…
Bunun için anlatmak istedim bir adet. Yıllar sonra bizi hatırlayanlara da sadece ‘merhaba’ diyor ve sonrasında da gereği ne ise biz de onu yapıyoruz.
Bir adet bilinsin istedim…