Memleketimin insanının bir başkadır huyu, karakteri…
Sevdiğini de, üzdüğünü de bilir ama bir o kadar da teşekkür etmekten geri kalır. Her şeyi bekler, kendisine gelince de ‘yarına öteler’ bütün güzellikleri…
Yıllarca bu kentin insanları sayesinde ekmek yiyen, bir yerlere gelenler oturup iki kere düşünecekler. ‘Ben kimdim? Buraya nasıl geldim?’ diyecekler. Sonrasında da kendilerini buraya taşıyanlara yani CUMHUR’a binlerce teşekkür edecekler.
Vefalı olacaksın, kadirşinas olacaksın. Alçak gönüllü davranıp, size yönelik getirilen somut önerileri de karşınızdakini insan yerine koyarak kayda değer bulup dikkate alacaksın. Yöneticilik bunu gerektirir.
Şehrin orta yerinde cirit atan muhakeme yoksunu insanlarla siyaset yapmayacaksın. Dünün kirli ilişkiler içinde adı pisliklerle anılan kişilerden uzak duracaksın. Seni uyaranı da dikkate alıp kendine bir çeki düzen vereceksin.
Olması gerekenleri söylüyoruz, söyler iken de dilimizde tüy bitiyor…
Dünün ihanetçileriyle saf tutar isen eğer bir gün gelir sende ihanete uğrarsın. Çünkü o kişilerin ihanet konusundaki tescilli tavırları hiç değişmez. Bu kentin simsarlarına prim yaptırmayacak ve her daim onların başını ezeceksin. Kazanç kapılarını kapatacaksın, senin ve temsil ettiğin kurum üzerinden prim yapmalarının önüne geçeceksin.
Bütün bunları niçin anlatıyorum.
Son günlerde bir yerlerden düğmeye basıldı sanki. Dünün kirli insanları, mahkeme kapısında adalet önünde hesap verenler, adı karanlık ilişkiler ile anılanlar ve FETÖ yapılanmasından adalet önünde hesap verenler, hala aklanmayanlar meydanlara çıkmaya başladı.
Türevleri ile birlikte…
‘Biz daha ölmedik, yaşıyoruz’ demek adına onlar meydanlara çıktı. Onlara prim verenlerde göbeklerini kaşıyarak ‘emriniz olur’ dercesine yollarını açmaya çalışıyorlar.
Dün ödlerinden bilmem ne yapacak duruma gelenler bugün adeta can ve kan buldular! Kendilerince toplumdaki itibarlarını yeniden düzeltmek adına, ayağa kaldırmak adına gayret sarf ediyorlar.
Böyle bir Adana portresi içindeyiz.
‘Bilen’ edası ile oturup kirliliklerini temizlemeye, başkalarına yönelik karalama ve suçlama pozisyonuna girerek kendilerini kamufle edecekler.
Bütün bunlar yaşanmaya başladı. Düğmeye basıldı sanki…
Çanak tutanları da anlamış değilim. Onların da elbette bir hesapları var. Belki masumene bir şekilde tamamen iyi niyet ölçülerinde onların önlerini açıyorlar ama asıl tehlike bu olsa gerekir.
Dedim ya, teşekkür etmesini bileceksin.
Bu kentin kirli ilişkilerini düzenleyen ve onların merkezinde yer alan insanların varlığını göremeyerek onlara prim verenleri uyaranları da teşekkür ederek onurlandıracaksın.
Yoksa sen de onlar gibi olursun. Onlar gibi sıradanlaşırsın.
Unutulmasın ki kentte ne olup bittiğine dair birileri sizi gözetliyor. Devletin hafızası hiç yanılmaz. Bir gün gelir önünüze yaptıklarınız konulur. Siz de o vakit yanlışın içinden çıkamaz duruma düşersiniz.
Teşekkürü hak edenlerden miyim? Diyerek bir soru ile yazımı noktalamak istiyorum.
Sahi, teşekkürü hak ediyor muyum? Uyarımızı dikkate alması gerekenlere sorduğum bir sorudur bu…