Yaktığı elektriğe mi yansın, yaktığı elektrik kadar içini dolduramadığına mı?
Ne çektin be buzdolabı…
Bize gelen elektrik faturasından sonra, belki de hayatımda ilk defa ilk okuma ve son okuma tarihlerine baktım.
İlk kez; bir ayda kaç kilowat elektrik harcadığıma baktım. Sahi kilowat ne demektir, onu da bu ara öğrendim. Hep buzdolabından şüphe ediyordum. Mutfaktaki tahtına oturmuş, böbürleniyor gibi orada duruyordu.
“Neyse” dedim, başladım evdeki suçluyu aramaya…
Bir yandan suçluyu arıyor, bir yandan da faturayı didikliyordum. Üstelik daha da ileri gidip, “faturanın ne kadarı zamlı fiyat, ne kadarı zamsız fiyat” diye de baktım.
Bende bir havalar, bir havalar…
Neden mi?
“Acaba” dedim; fatura okuma uzmanlığı diye bir alan var mı? Ya yoksa? Yeni bir keşfin heyecanı ile televizyonu açtım.
Tam ışıkları açacakken elimdeki faturaya gözüm ilişti. Sahi neredeydi bizim lavanta kokulu mumlar? Ne zamandır loş ışıkta televizyon izlemiyordum.
Hala elimde fatura… Son iki günde çamaşır makinesi kaç defa çalıştı?
Bulaşık makinesini de yeni çalıştırmıştım.
Tüh…. Sahi; ben en son ne zaman, akan suyun yanan elektriğin hesabını yaptım?
Bu fatura çilesi ülkemizde maalesef hiç bitmez.
Çok harika bir yazı olmuş, kaleminize sağlık