Gastronomi kenti ilan edilen şehirlerde son günlerde sosyal medyada edindikleri arkadaşlık çevreleri ile prim yaparak beleş yemek yiyen, etkinliklere katılan kişilerin pompalaması ile ‘Bu şehirde ucuza doyarsınız’ şeklinde paylaşımlara rastlıyorum.
Akılları sıra bu çağrılar ile yediklerinin, içtiklerinin, gezdiklerinin karşılıklarını reklam yoluyla ödüyorlar.
Onların ne yaptıkları hiç önemli değil. Önemli olan onlara itibar ederek bel bağlayanlarda…
Burasını bir kenara bırakalım isterseniz. Çarşıda pazarda ucuza doyulacak hal kaldı mı? Siz ondan haber verin bana.
1 simit 2 lira. Bir halka tatlı 2 lira. Ekmek, simit, peynir ile karın doyursanız aldığınız ücretin aylık bedeline yakın masrafınız oluyor bu memlekette. Bir kişilik Adana Kebabı 40 lira…
Tablada dürüm 20 lira. Yanında içeceği ile 30 lira…
Bu şehirde ucuza doyar mıyız? Siz söyleyin.
Parası olan için ucuza gelebilir bu şehir. Onda bir sorun yok. Akşam bir lokantaya oturun. Alkol almadan sadece yemek yiyerek 3 kişi bir hesap ödesin bakalım Bu şehir çok ucuza karın doyuran bir şehir mi?
Öyle olsaydı yani ucuza karın doyurulan bir şehir olsaydı halkın geçim düzeyinin çok yükseklerde olması gerekirdi. Bu şehirde belediyelerin ve çeşitli yardım kuruluşlarının kenar semtlerdeki insanlara yardım yapabilmek için belediyelerinin dairelerinin bütçelerine en az yılda 15 milyon lira bütçe ayırmalarına gerek kalmazdı.
Koli dağıtılmazdı. Yardım maksatlı olarak kartlar dağıtılmazdı. Hoş, dağıtılan kartların bir kısmı da özellikle geçen dönem altında son model araç olan kişilere dağıtıldı! (Seyhan Belediyesi’nin geçen dönem dağıttığı alışveriş kartlarından bahsediyorum)
Belirli bir yaşı geride bırakınca sağlık problemlerini belirli aralıklarla da olsa yaşıyorsunuz. Bu durumda da kendinizi daha iyi bir beslenme ortamında tutmanız gerekiyor. Mümkün mü? Yani mümkün olabiliyor mu?
Maalesef olamıyor. Dolabınızın içerisinde bir önceki yıla göre var olan malzemeleri bir sonraki yılda belirli oranda ancak alabilerek tutabiliyorsunuz. Belki de onu bile alamıyorsunuz. Gramlara varana değil aldığınız oluyor.
Hal böyle olunca da sağlık sorunlarınızı kısa zamanda çözememiş oluyorsunuz. Sonra da ‘Bu şehirde karın doyurmak çok ucuz’ diyenlere böyle sinir oluyorsunuz.
Keşke dedikleri gibi olsa…
Paraya para demeyen, bir elleri yağda, bir elleri balda olan, elit bir kesim için Adana karın doyurmanın ucuz olduğu bir şehir olabilir. Lakin ben yüzde 90 insan yüzdesine göre hiç de öyle karın doyurmanın ucuz olduğu bir şehir olarak görmüyorum Adana’yı.
Bir kilo kahve geçen yıl 40 liraydı. Bu yıl 100 lira…
Karın doyursanız, üstüne içeceğiniz kahve yüzde yüz zamlanmış!
Niye böyle bol keseden atarak insanları kandırıp yönlendirmek istiyorsunuz?
Herkes de ayağını yorganına göre uzatsın diyenler de çıkabilir. ‘Keşke o yorganın veya battaniyenin altında uzatacak sağlıklı bir ayağımız olsa, ısınmaya da para vermeden işi hallederiz! diyenleriniz çıkabilir. Bu nedenle kış yaklaşıyor, kapıda…
Aman dikkat edin kendinize ve sağlığınıza…