İşiniz ve özel yaşamınızda her şey yolunda gidiyor. İyi bir işte çalışıp düzenli bir gelir elde ediyor, sevdiklerinizle keyifli zamanlar geçiriyorsunuz. Yani hayatınız güllük gülistanlık gidiyor, ama yine de sizi rahatsız eden bir şeyler var. Kendinizi bir fanusun içerisinde kapana kısılmış gibi hissediyorsunuz. Belki de her şey bu kadar kolay olmamalı diye düşünüyorsunuz. Neler oluyor diye kendinize soruyorsanız,tebrikler konfor alanınızın sınırlarını fark ettiniz.
Son zamanlarda oldukça popüler hale gelen konfor alanı kavramının bilimsel tanımı insanın kendini halihazırda aşina hissettiği bir ortamda, her şeyi kontrol edebildiği yanılgısına düştüğü ve kendini rahat hissettiği psikolojik evredir.
Aslında kendimizi rahat hissettiğimiz her an konfor alanımız içerisindeyizdir. Etrafı görünmez duvarlarla örülü olan bu alana kimse dokunsun istemeyiz. Kendimizi oldukça güvende hissettiğimizbu alan bir süre sonra içinden çıkılamaz bir hale dönüşür maalesef. Bilinmeyenden ve risk almaktan korktuğumuz için kendimizi yeniliklere kapatır ve görünmez fanusumuzun içinde yaşamaya devam ederiz.Sevmediğimiz işimize giderken, ne kadar sıkılmış olsak da hep o bilindik yollarda yürür, bize daha fazla katkısı olmadığını hatta geriye doğru götürdüğünü bildiğimiz aynı kişilerle görüşmeye devam ederiz. Evde hep aynı koltuğa uzanır, hep aynı kupadan çayımızı yudumlamak isteriz.
Konfor alanı sadece fiziksel bir alan değildir. İçinde rahat ettiğimiz rollerimiz, aile ve arkadaş ilişkilerimiz, öğrenilmiş kurallar da bizim konfor alanımızı oluşturur. Evet hepimizin ihtiyaç duyduğunda sığınabileceği, kendini güvende hissedebileceği rutinleri olmalı ancak bu rutinler yeni şeyler öğrenmemizin, üretkenliğimizin ve kendi potansiyelimize ulaşmamızın önünde engel oluşturuyorsa uzun vadede konfordan çok zarar getirecektir.
Öğrenme ve gelişim, konfor alanlarımızın yani alışkanlıklarımızın hemen bir adım ötesinde başlar. Risk alıp zorluklar ve sorunlarla başa çıkmaya çalışmak, yeni beceriler edinmemizi ve daha özgüvenli olmamızı sağlar. Problemleri çözmek için çabaladıkça kendimizi daha iyi tanır ve içimizdeki gerçek gücü keşfederiz. Adım attıkça korkularımızı yener ve yaşamın bize sunduğu nimetlerden daha çok yararlanırız. Nietzsche’nin de söylediği gibi dans eden bir yıldız doğurmak isteyen, önce kendi içinde büyük taşkınlıklar ve kaos yaşamak zorundadır.
İşe veya eve giderken yeni yollar izlemek, bilmediğimiz yemekleri tatmak, tek başımıza sinemaya veya alışverişe gitmek, yeni bir müzik aleti çalmayı öğrenmek, sevmediğimiz bir ev işi için çabalamak, ya da alışkın olmadığımız şekilde hızlı karar vermeyi denemek gibi küçük adımlar bile konfor alanımızdan çıkmak için bize yardımcı olabilir.
‘Bir gün uyandığında, yapmayı isteyip de yapmadığın şeyler için zamanın kalmadığını fark edeceksin’ der PauloCoelho.
Konfor alanınızın dışında, ‘ah keşke’ demediğiniz, üretken bir yaşam sürebilmeniz dileğiyle.
Sevgilerimle,