Varsayalım büyük yüksek bir duvar var, bir de uzun bir merdiven. Biz de bu merdivenle duvara tırmanmaya çalışıyoruz. Ancak bir kısmımız merdivende son basamağa geldiğimizde dehşetle şunu fark ediyoruz ki meğer merdiven yanlış duvara dayalıymış.
Bu duvar bizim yaşam amacımız, merdiven de bu amaca ulaşmak için kullandığımız aracımız. Biz aslında hayat boyu bu merdivenle bu duvara tırmanmaya çalışıyoruz.Doğru duvara dayalı olmayan bir merdiven, hangi yönde ve ne kadar hızlı çıkılırsa çıkılsın, varılan noktada istenilen başarıyı ve mutluluğu sağlayamayabilir. O nedenle genç yaşta doğru merdivenin doğru duvara dayalı olduğundan emin olmalıyız.Amaç ve hedeflerimizi ve onlara ulaşmak için kullandığımız araçları belli aralıklarla kontrol etmeliyiz. Artık son basamağa çıktıktan sonra geriye dönüş o kadar kolay olmayabiliyor.
‘İstediğimizi elde edememek yeterince kötüdür. Ancak daha kötüsü istediğinizin ne olduğuna dair bir fikrinizin olması ve yolun sonunda aslında başından beri istediğinizin bu olmadığını fark etmenizdir’ diyor Alain de Botton.
Doğru bir yaşam rotası belirlemek için kendimizi gerçekten çok iyi tanımamız, olmazsa olmaz değerlerimizin farkında olmamız, güçlü ve geliştirilmesi gereken yönlerimizi görebilmemiz ve hedeflerimizi bu doğrultuda gözden geçirmemiz önemlidir.Bu sayede hem kendimize hem de dünyaya bırakacağımız kişisel etkimiz daha büyük ve daha olumlu olacaktır. Bunun için şu soruları sık sık kendinize sorun lütfen ‘Neyi yaparken kendimi tam ve bütün hissediyorum ve benimle ne mümkün oluyor?’ ve ‘Hangi değerlerimi daha üste taşımak beni bulunduğum yerden daha iyi bir noktaya getirir?’
Önemli bir nokta da yaşam rotası çizmek için mezun olup bir meslek sahibi olmayı beklemek yerine liseye geçiş aşamasında, eğer olmuyorsa üniversite seçim aşamasında yukarıda bahsedilen değerlendirmeleri yapmaktır. Bu daha mutlu ve başarılı bir hayata ulaşmak için bizlere zaman kazandıracaktır. Zira günümüzün ekonomik ve sosyal koşullarında yarı yola geldikten sonra rotayı değiştirebilmek büyük cesaret gerektirmektedir. Pek çoğumuz da rutin hayat döngüsüne kapılarak bu cesareti gösteremiyor vetükenmişlik sendromunun kurbanları olabiliyoruz. Yani en iyi versiyonlarımıza ulaşamadan ömrümüzün sonuna geliyoruz. Aslında asıl yaşam amacımız potansiyelimizin tamamını ortaya koyarak dünyaya ve diğer insanlara fayda üretmek ama üzerimize uydurmaya çalıştığımız işlerle meşgul olarak bunu tamamen atlayabiliyoruz.
Üstün Dökmen’in de belirttiği gibi “İyi veya kötü meslek yoktur. Kişiye uygun olan ve olmayan meslek vardır. Hayat, nereye gittiğini bilen insana kenara çekilir ve yol verir”.
Sevgilerimle,