Sade olabilir miyiz..? Sade giyinemiyoruz. Sade bir nikah kıyamıyoruz. Sade bir evde yaşamıyoruz. Sade bir arkadaş bulmuyoruz, Arkadaş olsun zengin olsun. Sade bir hayat ile yaşamıyoruz veya yaşayamıyor muyuz..?
Konuşmamız sade değil, Konuşma içinde yalan var. Konuşmamız öz, kısa ve net değil. Hani biz Müslümandık. Sağ kulağımıza ezan sol kulağımıza sela okunmadı mı..? Sadelik varsa ortada. Bizde ne olmalı? Cevap nemi..? “Sadelik İmandandır”
Ebu Ümame naklediyor; Resûlullah”ın (sav) ashâbı bir gün onun yanında dünya nimetleri hakkında konuştular. Bunun üzerine Resûlullah (sav) Efendimiz “Duymuyor musunuz? Duymuyor musunuz?” dedi. Sonra yine iki kez buyurdu ki: “Sadelik imandandır. Sadelik imandandır.” (Ebû Dâvûd, )
Bu kadar yazıdan sonra, Gelin şöyle bir düşünelim. Peygamber Efendimiz (sav) Kabrinden kalksa ve evimize gelse ne yaparız.? Herhalde yüzümüz kızarır. Acaba içeri nasıl buyur ederiz. Ev şatavatlı, içindekiler daha şatavatlı. Yediğimiz helal mi..? Bunlara nasıl cevap verebiliriz bir müslüman olarak. Herhalde veremeyiz.
Çünkü Peygamber Efendimiz (sav) Hasır üzerinde yatıyor ve hasır izi yüzünde çıkıyordu. Ama ya bizler, Evlerimiz Kisra’nın sarayı gibi. Perdeler, avizeler, mobilyalar en son model,yani israf vari. Belki hemen şu nedir..? Efendim bizde mi hasır üzerinde mi yatalım..? Yok hasır üzerinde yatmayalım ama israf ve müsrif şekilde de yaşamayalım.
Harama bulaşmadan, riyaya ve gösterişe bulaşmadan yaşayalım. Müslümanın evi, arabası olmasın mı..? Olsun, Bunların olması haram mı..? Hayır. Müslümanın fakir olması gerekmez, Kader diye bunu sineye çekmekte doğru değil. Doğru olan sadelik, yanlış olan ise, İsraf. Doğruya kulak verelim. Yarın hesap gününde bunu duymadık diyemeyiz.
Gelin gerekli olmayandan vazgeçelim. Gelin Sade olalım. İzzet , malda parada değil. İzzet, makamda, güçte ve güzellikte değil. Huzur hevada değil, Rab’dedir. Huzur, gösterişte değil, sadeliktedir.
Kalın sağlıcakla