Emanet, insana verilen bir şey. Emanet, insana, kişiye geçici olarak verilir. Emanet, daimi olmayan bir süreliğine verilendir.
İnsana verilen can, mal, evlat, makam hepsi birer emanettir.
Tayin olan müdür makamı, yeni gelene emanet eder. Okula gönderilen çocuk öğretmene emanet edilir. Seçimler yapılır memleket seçilenlere emanet edilir.
Bakınız hepsi geçici ve bir süre içindir. Makam ve mevkiinde bizlere geçici olarak verilen birer emanet olduğunu unutmamalıyız.
Ama unutuluyor. Ayet-i Kerimede: “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (Nisa 58)
Kur’an-ı Kerim’i en güzel şekilde anlayıp, Kur’an hükümlerini hayatında uygulayan ve Müslümanlara örnek olan Peygamberimiz (a.s.v.) hayatı da “adaletli yönetim” örnekleri ile doludur.
Peygamberimiz (sav) “Bir gün adaletle yönetmek, altmış yıl (nafile) ibadetten hayırlıdır.” buyurmuşlardır. (Müttakî, Kenzü’l-Ummal, 6/12)
Peygamber Efendimiz (a.s.v.); “Kendisine en sevimli olan ve kıyamette derecesi en yüksek kimselerin adaletli yöneticiler olduğunu, en sevimsiz olan ve âhirette azabı en şiddetli olan kimselerin ise zalim idareciler olduğunu” bildirmiştir. (Tirmizi)
Halife Hz. Ömer (r.a), Yemen’den gelen bir kumaşı herkese pay etmiş, kendisine de bir elbise diktirmişti.
Bir gün mescitte halka “beni dinleyin” dediğinde birisi kalkıp buna itiraz etmişti. Bunun nedenini soran Halifeye “sen kumaşı bize dağıttın ama kendine daha fazla ayırdın. Her hisseden bir elbise çıkmazken sen uzun boylu olduğun halde bizden fazla almamış olsaydın sana bir elbise çıkmazdı” şeklindeki itirazı üzerine Hz. Ömer, orada bulunan oğlu Abdullah’a dönerek “bu adama sen cevap ver” der. Abdullah da: “Babamın payı kendisine yetmeyince ben kendi payımı verdim, böylece kendisine elbise çıktı” cevabını verir.
Hz. Abbas'ın valilik görevi biter ve Mekke'ye birkaç deve yükü malla döner. Hz. Ömer: Abbas bu mallar nedir?” diye sorunca, Hz. Abbas, “Ticaretten kazandığım mallardır" diye cevap verir. Hz. Ömer, "Abbas, bu malları hazineye vermelisin" deyince, Hz. Abbas, Ömer benden şüphen mi var?" diyerek malları hazineye vermeyi reddeder. Hz. Ömer bu kez Halife Hz. Ebubekir'e giderek mallara el konulmasını ister. Hz. Ebubekir de “ Ey Ömer, bu kişi Abbas'tır. Ondan nasıl şüphelenirsin" diyerek bu isteği reddeder. Hz. Abbas o gece sabaha kadar rüyasında suda çırpınarak boğulduğunu görür. Sabah olduğu zaman ilk iş olarak Hz. Ebubekir'e gider durumu anlatır. Ardından da bütün malları hazineye bağışlar. Hz. Ömer'i çağırarak "Sen haklı çıktın. Bu karara nasıl vardın?" diye sorarlar. Hz. Ömer' de içtihadını açıklar: "Kamu yöneticileri görevleri süresince zenginleşemezler.