Ülkemizde yurttaşın ‘iradesiyle’ seçildiklerini öne sürenler, bir süre sonra ‘yurttaşı’ alan dışına atarak yol almaya başladıklarında; ister-istemez ‘tartışma’ da yaşanmaya başlanıyor!
Nasıl yaşanmasın ki?
Daha dündü… Aylar öncesinden aramasına karşın, bir türlü görüşmeye gidemediğim bir ‘birimin’ danışmanını görmeye gitmiştim.
Yanlış anlaşılmasın; birimlerin başındaki başkanı değil! Diyelim ki, başkanı da görmem gerekebilir; ‘irademle’ oradadır, bundan sonra da ‘irademle’ daha yukarılarda da olacaktır! Neyse…
Birim danışmanının oda kapısı kitli! Hemen karşısında çay ocağı var. Soruyorum! Nerede olduğunu bilmiyorlar! Telefonla aramalarının ‘mümkün’ olup-olmadığını soruyorum.
Telefonunun kendilerinde olmadığını söylüyorlar! ‘Telefonu bana vermeyin, yalnız geldiğimi iletin’ diyorum. Kapı komşu ya; yardımcı olamayacaklarını yineliyorlar! Söylenerek çıkıyorum…
Hemen yan tarafta bir yetkili odası, odanın girişinde üç sekreter! Sorunumu, söylüyorum! Çay ocağından aldığım yanıtı aratmayan söylemlerle karşı karşıyayım!
Diyorum ki… ‘Ben değil, her zaman karşı karşıya geldiğiniz biri, şu an için görüşmesi gerektiğini söylese, yaşamsal öneminden de söz etse aynı biçimde mi davranacaksınız?’
Suskunluk… ‘Biz bunları, bilinmeyen bir gezegenden mi getirdik de buralara oturttuk?
Basit bir konu için olsa bile, ulaşmakta zorlanmalar yaşatıyorlarsa, nasıl bir sonraki ‘irade’ kullanımında yurttaştan destek isteyecekler?
Bugünkü yaşananların sorulmayacağını mı sanıyorlar?’
Çıkıyorum… Bu birimin ya da başka bir birimin içinde bulunanların bu tutumunu ‘birimlerin başındaki başkan’ biliyor mudur?
Sözüm ona; gelenden kaçın, herkese telefonunuzu vermeyin, arayanlardan uzak durun mu, demiştir? Hiç sanmıyorum; ancak birkaç gün önce demiştim ki; ‘Bugün hangi yerel yönetime bakarsanız gördüğünüz şu: Belediyede çalışan, belediyeden yararlanan, belediyeyi kullanan; başka bir deyişle belediyeye bir başkasını yaklaştırmayan bir katman oluşturmaktan kimse kaçınmıyor!’
‘Doğru mu ne’ demeye ne gerek… Kadrolarının yurttaşa ‘yaklaşım’ biçimleriyle varlığını sürdürecek olan ‘milli irade’ seçilmişleri, kadronun yanlışlıkları nedeniyle de varlıklarına son verebilirler; biline!
BU DA BAŞKA…
Sığınmacı Suriyelilerin de gittiği, Pınar mahallesi’nde bir cami imamı, caminin duvarına Arapça harflerle şunları yazıyor: ‘Camimizin avlusunu kirletmeyelim, izmarit atmayalım, çimlere zarar vermeyelim…’
Kısa bir süre sonra, duvardan kaldırıldığını gören bir yurttaşımız imama sorar: ‘Hocam, duvardaki Arapça yazıyı neden kaldırdın. Suriyeliler için iyi bir uyarı değil miydi?’ Hoca yanıtlar: ‘İyi olmasına iyiydi de; yazının önüne geçip ne yazıldığını anlamayanların el açarak dua ettiklerini görünce kaldırmak zorunda kaldım.’
Üzerinde Arapça yazan sigara paketlerini öpüp kenara koyanları duymuştum da; bu da başka…
NARENCİYE DALINDA TİTREMESİN DE…
Pazarlarda narenciye ürünleri yerini aldı. Üretenden, tüketene sevinen var mı anlamak zor!
Nedeni de; üretici yaptıklarının karşılığını alamayınca yaşadığı gerginlik pazara, pazardan tüketiciye, tüketiciden topluma yansıyor! Nasıl yansımasın ki? Narenciyeye ‘bakmam’ diye bir şey yok!
Ya ilgilenilecek, ya da bazılarının yaptığı gibi dibinden sökülecek! Bölgemizde bunu kaç kişi yapmadı ki? Ürünün hasadıyla başlayan gübre, ilaç, budak, sulama gibi harcamaları karşısında dayanamayıp bahçesini tarlaya dönüştürenleri gördük, bildik, tanıyoruz!
Girdilere her yıl yüzde otuz-kırk zam gelirken; ürünün fiyatının yerinde sayması, metropol kentlerde fiyatlar dalındaki fiyatla karşılaştırıldığında uçurumlar gözlenmesi, üreticiyi her yıl biraz daha üretim isteğinden uzaklaştırıyor! Şunu anlamıyorum ben!
Adana Turunçgil Üreticileri Birliği Başkanı Rifat Karabucak ‘artan girdi maliyetlerinin yanı sıra, yetersiz desteklemelerle üretici rekabete zorlanmaktadır’ diyor. Şu sorulamaz mı?
‘Birlik başkanısınız. Ürecileri nasıl koruyorsunuz? Ürünlerinin hasadında, satışında yaşanan sorunları çözmek için hangi adımları attınız, hangilerini sağladınız?
Elli kuruşluk mandalinanın İstanbul’da üç liraya satılmasının kazançlısının aracılar olduğunu bilmiyor musunuz?’ Narenciye dalında titremesin de…