Türk tarihinin en büyük zaferlerinden ve bayramlarından birini daha bugün idrak ediyoruz..
Emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin yurdumuzdaki işgallerine dur dendiği o muhteşem zaferin 98'inci yılını kutluyoruz..
Oğuz Kağan'ın kurduğu Türk Ordusu'nun yine Türk tarihinin en büyük başbuğlarından Mustafa Kamal Atatürk'ün komutasında 26 Ağustos'ta başlattığı Büyük Taarruz'un ardından kazandığı görkemli zaferi coşkuyla kutluyoruz.. Bugün öyle bir günkü, yedi düvelden gelen emperyalistlere ve yerli işbirlikçilerin dünya durdukça hatırlayacakları dayağı attığımız gündür..
Onların kimisin denize, kimisine emrine girdikleri ülkelere süpürdüğümüz günlerin başlangıcıdır… Adalar Denizi ile gemilerin işgalcilerin ve yerli hainlerin pislikleriyle dolduğu günlerin müjdecisidir..
Kısacası, emperyalistlere ve yerli işbirlikçilerine, Türk'ün asla boyunduruk altına girmeyeceğini gösterdiğimiz gündür..
Bu büyük zaferin yıldönümünde, bu zaferleri bize armağan eden, emperyalizme Türk'ün gücünü gösteren başta Ulu Önderimiz, Ebedi Başkomutanımız Atatürk olmak üzere tüm atalarımıza minnet ve şükranlarımızı sunuyorum… 30 ağustos Zafer Bayramı'nda Ulu Önder, Ebedi Başkomutan Atatürk'ü 20 Temmuz 1920 tarihli Hakimiyeti Milliye Gazetesi'nde yazdığı başyazıyı bir kez daha saygıyla anıyorum…
İşte o muhteşem yazı….
***
Mustafa Kemal (20 Temmuz 1920) Hakimiyeti Milliye Gazetesi Baş yazısı En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ve ne de filan millettir…
Bilakis bu, adeta bütün dünyaya hâkim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir. Artık bütün dünyanın anlamış olduğu bu gerçeğin, bizde de bütünü ile bilincine varılıyor. Bugünlerde başımıza musallat edilen Yunan orduları, bütün düşman âleminin parçasından başka bir şey değildir.
Daha doğrusu, kapitalizm saltanatının mazlum milletlere karşı gönderebileceği son kuvvet ve son ordudur. Nitekim, bundan önce üzerimize ordular saldırtmış olan düşmanlar, yine bu kapitalizm saltanatının ordularından başka bir şey değildi. Rus orduları, İtalya orduları, Bulgar ve Yunan orduları…
Kısacası, bütün düşmanlarımız tümü ile kapitalizm tarafından kışkırtıldı ve ayaklandırılırlardı. Bir zamanlar, tarihin eski devirlerinde dünya bir takım despot hükümdarların istibdatları altında ezilirdi.
Sonraları milletler bu istibdadı yıktılar. Fakat bu defa da, bunların yerine paranın, sermayenin zulmü geçti. Sermaye bugüne kadar dünyada yapılmış olan bütün kötülüklerin birincil etkeni, yegane sorumlusu idi.
Bugün de böyledir… Eğer büyük bir hızla işgalci kapitalizme karşı direnç oluşturulmamış olsaydı, zulüm yarın da devam edecekti.
Çok şükür ki, zulüm devrinin son günlerindeyiz. Kapitalizm sadece falan ve filan ulusun düşmanı değildir.
Bilakis bütün dünyanın, bütün milletlerin müşterek düşmanıdır.
Milletleri birbirine düşüren odur….
Kardeş kanı dökülmesine neden olan, dünyayı kaplayan sefaletin sebebi… Ve özetle, bütün insanlığı inleten zulmün biricik kaynağı kapitalizm ve onun çocuğu olan emperyalizmdir…
Kapitalizmin, bu zulmü bütün dünyaya egemen kılmak için arada sırada başvurduğu savaşlar, onun teşebbüs ettiği yegâne çare ve yegâne silah değildir…
Bankalar, onun en güçlü bir diğer silahıdır. Ve bütün milletleri bilhassa bu silahla mağlup ederler.
Memleketimize bakınız: Duyun-u umumiyeler, kapitülasyonlar, şimendiferler, limanlar, gemiler, bankalar, ticaret evleri… ve bütün bu müesseseler Avrupa kapitalizminin bizi mahvetmek için, yıllardan beri kullandığı iblishane bir makinenin parçalarıdır.
Sadece bizim memleketimizde değil, yeryüzünün tümünde bu makine ve bu çark böylesine devam ettikçe, sadece biz değil, bütün dünya zulüm altında ezilmeye devam edecek, sefalet arşa çıkacak… Ve insanlar felaketten felakete yuvarlanacaklardır.
Bize bugün sınır itibariyle, dünyanın en güzel, en hayale sığmaz barış koşullarını hediye etseler, kapitalizmin sözünü ettiğimiz bu çarkı, bugünkü biçimiyle etkisini sürdürdüğü ölçüde mahvolmamız muhakkaktır. Hatta değil böyle, bu şeytan makinesinin dörtte biri bile mevcut olsa, bizim için hayat imkânı yine düşünülemez… Zenginlerimizi dolandıran o, fukaramızı soyan yine odur…
Mal ve mülkümüzü çalan, haysiyet ve namusumuzu mahveden, bizdeki faziletleri şeytan gibi birer yok etmeye çalışan ve bizi birbirimize düşüren hep odur!..
Şu halde kendimizi kurtarmak için, öncelikle bizim ve sonra da bütün dünyanın, şu melun kapitalizmin afetinden kurtulması gerekmektedir. Bu kurtuluşta sadece bizim çıkarımız yoktur…
Kapitalizm sadece bizim gibi ekonomik açıdan zayıf milletler arasında değil, bilakis bizzat kapitalist memleketlerde de aynı derecede tahripkâr ve insanlık düşmanıdır. Hatta İngiltere’de, hatta Fransa’da ve Amerika’da da böyledir.
Bu ülkelerde dahi, kapitalizmden yararlanacak olanlara oranla, kapitalizmin zulmü altında inleyenlerin miktarları yüz-binlerce kez fazladır. Şu halde kapitalizmin düşmanı yalnız biz değiliz.
Bütün dünya onun düşmanıdır. Vardığımız noktadan ortaya çıkan sonuç ise, bu mücadelede dünyanın büyük çoğunluğunun bizimle beraber olduğudur.
Dünyayı tanıyanlar, dünya işlerini bilenler, büyük bir açıklık ve kesinlikle görüyorlar ki, bu gerçek, bütün dünya uluslarınca artık anlaşılmıştır. Kapitalizm, hâlihazırda Lehistan’da ve Anadolu’da son kurşununu atmakla meşguldür…
Bundan sonra kullanacak silahı kalmayacaktır. Önümüzdeki görev, bu kuvvetleri yenmektir.
Türkler, bu gerçeği anlayınız…
Anlamayanlar varsa, onlara da anlayanlar öğretsinler. Bolşevikler, Lehleri kati surette mağlup ederlerken bizim vazifemiz de Yunanistan’ı Anadolu’dan süratle ve şiddetle derhal kovmaktır. Ondan sonrası ise, ebedi kurtuluştur!..