Bugün Büyük Türkçü, biz Türkçülerin yolbaşçısı Atsız Atamızın uçmağa varışının 42'inci yıldönümü… Atsız Ata, yaşamının her anını Türkçülük için yaşamış bir kişilikti..
Edebiyat, tarih, dil konularının yanında Türkçülük ideolojisini geliştiren, bugünlere ulaştıran yolbaşçısıdır.. Yaptığı her hareketi Türkçülük, Türk halkı için yapmıştı..
Türkçülükten ödün vermeyen yapısı ile yaşamının büyük bir dönemi işkencelerle, tutukluklarla geçmişti..
Bugün, bazılarının sadece Atsız'a yazdığı mektuptan dolayı gözaltına alınanlar için yapıldığı iddia edilen 1944 Irkçılık Turancılık davasının ana hedefiydi..
Onu sürgünlerle yıldıramayan İnönü Hükümeti, Atsız'ı Sansaryan Han'daki işkenceler, cezaevinin ağır koşullarıyla susturacağını sanmıştı ama, o; o koşullarda bile Türkçülük yolunda bildiğini okumaktan geri kalmamıştı..
Dönemin uzaktan kumandalı savcısının "ırkçısınız" suçlamasında, yüzüne karşı "Irkçıyız ne olacak?" diye yanıt verecek kadar inanç doluydu..
Yıllar sonra, bazılarının 1944 Irkçılık Turancılık davasını kendilerine mal etmeye kalkmalarına bakmayın..
Tarih, o karanlık hareketin muhatabının Atsız ve Türkçülük olduğunu kanıtlarıyla ortaya koyuyor.. 1944 karanlığının zindanlarından çıkıp gelen Atsız, Menderes ve Demokrat Parti iktidarının Türklük aleyhindeki tüm uygulamalarına da aynı inançla karış çıkmıştı.. Sonu sürgün, açlık da olsa doğrularını söylemeyekten asla vazgeçmemişti..
Menderes ve DP iktidarı Türk Miliyetçiler Derneğini kapatarak, en az İnönü ve CHP'si kadar Türkçülüğe karşı olduğunu gösterirken, DP'nin iki yüzlülüğünü yüzüne vuran yine Atsız olmuştu..
70'li yaşlarında bile Türklük düşmanlarını başta kürçülük dahil bir bir deşifre ederken yeniden cezaevine konulmuştu.. Uçmağa varışından kısa bir süre önce dışarı çıkmıştı..
Son nefesine kadar Türkçülük ve Türklük için mücadele etti. 11 Aralık 1975'te yani tam 42 yıl önce uçmağa vardı..
Yolların Sonu şiirinde söylediği gibi, tini Tanrıdağı'nda, Kürşat'la buluştu.. Yolbaşçımız Atsız atamızı, uçmağa varışının, bedenen aramızdan ayrılışının 42'inci yılında saygıyla anıyoruz…
Tini şad, mekanı Tanrıdağı olsun.. Atsız Atamızı, Hayrani Ilgar ağabeyimizin yazdığı şiirler anıyoruz…
A T S I Z
ölüm gününde biz seni andık,
Yokluğun uyduk hem de çok yandık...
Yazdıklarına candan inandık ,
Öksüz Türk'lüğün sazısın Atsız.
*
Bak aradan kaç yıl daha geçti,
acılarımız yine depreşti,
Şimdi kavgamız daha sertleşti,
kolumuzda güç,pazısın Atsız.
*
Türk'lük için çok çileler çektin,
Bu kutsal aşkı durmadan ektin,
İçimizder bir taneydin,tektin,
İnleyen Türk'ün sazısın Atsız.
*
Çok erken gittin ah aramızdan,
Kanlar akıyor bak yaramızdan,
Tad almaz olduk bayramımızdan,
Yanık kalplerde sızısın Atsız.
*
Rahat uyu Sen,yolundayız biz,
Heran Seninle ve beraberiz,
Emanetinin bekçileriyiz,
İnleyen Türk'ün sazısın Atsız.
*
Yetiştirdiniz bunca Türkçüler,
Azlık değiliz biz öz Türkçüler,
Saf saf oldu her yerde Türkçüler,
Sen Türkçülerin başısın Atsız.
*
Anlamayanlar ne derse desin ,
Rehberimizsin, liderimizsin,
Hem canımız hem kaderimizsin,
Türk'ün alnında yazısdın Atsız.
*
Yemin ettik biz , olacağız saf,
Kabrini her yılk ederek tavaf,
Ayarımızı ölçemez sarraf,
Türk'ün kalbinde yazısın Atsız.
*
Anlamayanlar Seni, güdüktür,
Ülkü yoksunu birer hödüktür,
Çaldıkları saz değil, düdüktür,
Türk'ün inleyen sazısın Atsız.
*
Makamın uçmak ruhun şâdolsun,
Türk büyükleri çevrene dolsun,
Yakın dostun ulu KÜRŞAD olsun,
Alnımızda ak yazısın Atsız.
*
Hayrani Ilgar Sana vurgundur,
Yaş seksen iki, sanma yorgundur,
İçi volkandır, dışı durgundur,
Millî ruhumun sazısın Atsız...
Yolların Sonu
Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize. Gidiyorum: Gönlümde acısı yanıkların…
Ordularla yenilmez bir gayiz var kanımda.
Dün benimle birlikte gelen tanıdıkların
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda.
Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağı’na.
Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Degişilir topu da bir sokak kaltağına. İster düşün… Kendini ister hayale kaptır…
Uzar, uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
Bakarsın aldanmışşın, gördüğün bir seraptır
Sevimli bir hayale açılırken kolların. Ey doğunun alnımı serinleten rüzgarı!
Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
Arzularim bir oktur, aşar ulu dağları,
Düştüğü yer uzakta dilek adlı bir saray.
O sarayda bulunca Tanrı’laşan erleri
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
Hepsi sussa da “Kür Şad” uzatarak elini:
“Hoş geldin oğlu ATSIZ, kutlu olsun” diyecek.