MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, belediye başkan adaylarını tek belirliyor..
Hüseyin Sözlü'ye adaylık için vize veren Bahçeli, partili 3 büyükşehir belediye başkanından biri olan Mersin Büyükşehir Belediyes Başkanı Burhanettin Kocamaz'a kapıyı gösterdi..
Bahçeli, her seçimde oyunu arttırarak seçilen Toroslar Belediye Başkanı Hamit Tuna'ya Mersin Büyükşehir Belediyes Başkan adayı olduğunu tebliğ etti.
Asında, Kocamaz'ın durumunda sıkıntı olduğu hafta içinde yaptığı açkılamadan belli oluyordu..
Yeniden aday olup olmamayı düşündüğünü söyleyen Kocamaz, bütünşehir yasası ile hükümetin TOKİ gibi uygulamalarının belediye başkanlarının elini kolunu bağlamasını göstermişti..
Kocamaz'ın gerekçeleri doğruydu ama, ifadelerinden adaylığı ile ilgili bir sıkıntı olduğu da belliydi..
Sonunda gerçek anlaşıldı tabii..
Bahçeli, Kocamaz'a "sen artık bırak" dedi ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Hamit Tuna'yı gösterdi..
Bahçeli'nin Tuna'ya adalığını tebliğ etmesinden sonra yaptığı açıklamada Kocamaz aynen şöyle diyor:
"Müfettişler gönderildi. Zaman zaman yeise kapıldık. Zira Ankara’da partimiz, ülke menfaatleri doğrultusunda hükümete destek verirken, yapılan kumpaslara, üzerimize oynanan oyunlara bir anlam veremiyor, hayretle karşılıyorduk. Her zaman söylediğim gibi, biz Mersin’de birilerinin işine gelmiyor, onların kurduğu bozuk düzeni düzeltmeye çalışıyor, riskler alıyor, verdiğimiz sözleri yerine getiriyorduk. Onlar için biz tehlike arz ediyorduk. Kurdukları bozuk çarklarla ilgili tehdit oluşturuyorduk. Hepsinden daha önemlisi bir Yörük ve Türkmen çocuğuyduk. İşte bütün bu nedenlerle o adamlara göre behemehal bu görevden uzaklaştırmamız gerekiyordu. O nedenle içerden ve dışarıdan BİMER’e ve CİMER’e yapılan şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor, ardından müfettişler gönderiliyordu. Bu saldırılar, 15 Temmuz sonrası kurulan kumpas ve göreve getirdiğimiz arkadaşların mağduriyetlerinde ömrü devlete ve millete hizmetle geçmiş, ülke birliği ve bütünlüğü için yeri geldiğinde canını siper etmiş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak mücadelesini verdiğimiz devletimizi tanımakta zorlandık. Yalnız kaldık."
Kocamaz'ın ilk açıklamaları her ne kadar kırgın değilim dese de Bahçeli ve MHP'ye kırgın olduğunu gösteriyor..
MHP'nin adaylarında bir gelişme de ilçelerle ilgili..
Adana'da şimdilik sadece Hüseyin Sözlü'nün adaylığına onay veren Bahçeli, Mersin'de ise Hamit Tuna'nın yanısıra Tarsus Belediye Başkanı Şevket Can'a da adaylığını tebliğ etti..
Şevket Can, başarılı çalışmalarının karşılığın Bahçeli'den yeniden adaylık vizesi alarak gördü..
Bakalım, Adana'da MHP'li hangi belediye başkanları Bahçeli'den yeniden adaylık için vize alabilecekler&.
Çoğunun karnesi kırıkla dolu olduğu için hiçbiri Şevket Can kadar şanslı değil..
*********
Çukurova ziraatçilere emanet
MHP, Adana ve Mersin'de önemli başkanlıkları ziraatçilere teslim ediyor..
Yani, bir anlamda Çukurova ziraatçilere emanet..
Erzurum Ziraat Fakültesi mezunlarına demek daha doğru olacak.
Biliyorsunuz, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunu..
9 yıllık ziraat mühendisliğinden sonra 3 dönem Ceyhan Belediye Başkanlığına seçilmişti. 2014 yerel seçimlerinde de Adana Büyükşehir Belediye Başkanı olmuştu..
Tarsus Belediye Başkanı ve Hüseyin Sözlü gibi önümüzdeki yerel seçimlerde adaylığı Bahçeli tarafından tebliğ edilen ilk belediye başkanlarından olan Şevket Can da Sözlü gibi Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunu..
Sözlü ile aynı dönem değil elbette..
Yaşlarına bakarsanız, Sözlü fakülteden ağabey statüsünde..
Erzurum Ziraat Fakültesi mezunlarının belediye başkanlııklarındaki başarılarını örgünce insan, şu bizim Sarıçam'a da aynı okul mezunu ziraat mühendisi bir aday bulsak mı acaba diye düşünmekten kendini alamıyor...
******************
Karma eğitime karşı çıkanlar
Yıllardır birileri karma eğitime karşı çıkıyorlar..
Milli Eğitim Bakanlığı, çeşitli sözcük oyunlarıyla karma eğitimi kaldırmaya çalışıyor..
Karma eğitime karşı çıkanların ve kaldırmaya çalışanlarının tümünün ortak referans noktası din..
Onlara göre, islam harem selamlık eğitimini öngörüyor..
Kendi kaflaarındaki bu dinsel anlayışı laik türk toplumuna zorla empoze etmeye çalışıyorlar..
Ama, dini referanslarla karmea eğitime karşı çıkıp harem selamlık eğitimini yerleştirmeye çalışanlar İslam'da harem selamlık uygulaması olmadığını bilmiyorlar..
Harem selamlık anlayışı İslam'a aykırıdır..
Hz. Muhammed'in mescidinde kadın erkek birlikte ibadet ederdi..
Günümüzün harem selamlık eğitim meraklıları, İslam tarihini biraz inceleseler, Hz. Muhammed'in mescidinde, onun huzurunda müslümanlar kadın erkek birlikte ibadet ettikleri, ibadet dışında da birlikte sohbet ettikleri, Hz. Muhammed'in erkek ve kadın müminlere birlikte islam'ı anlattığı, bilgi aktardığını görürlerdi..
Günümüzün harem selamlık sevdalılarının İslami uygulama olduğunu sandığı harem selamlık anlayışı "Cahiliye" dönemindeki Bedevi Arap geleneğidir..
Bizimkiler, bilerek ya bilmeyerek cahiliye döneminden kalma bir adeati İslam adına dayatıyorlar..
Karma eğitimin kaldırılmasının karşı cinslerin yetişme çağında tanımalarını engellediği için büyük sorunlara yol açar..
Zaman zaman toplumda infiala neden olan tarikatlarda, cemaatlerde yaşanan tecavüz olaylarının nedenlerinden birisi de, katı harem selamlık anlayışıdır..
Son söz, kendi ahlakına güvenemeyenler karma eğitim yerine harem selamlığı savunurlar!…
*******************
Hakkınızı helal ediyor musunuz?..
12 Eylül günü ve sonrasında, o meşum günle ilgili yazı yazmak içimden gelmedi..
ihtilale Ankara Üniversitesi DTCF öğrencisi ve gazeteci olarak yakalanan biri olarak, bekleyeyim, 12 Eylül mağdurlarının sözcüsü olduğunu iddia edenler neler yapacak göreyim istedim..
Sıradan bir iki mesajla geçiştirdiler..
Bazıları da, yakınlarda Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılanmasından söz ederek 12 Eylül'ün hesabının sorulduğundan falan dem vurdular..
Gerçekten 12 Eylül'ün sorumlularından hesap soruldu mu sizce..
Kesinlikle sorulmadı..
12 Eylül ihtilalcilerinden hiçbiri, işkencecilerin hiçbiri yargılanmadı, yaptıkların hesabını vermediler..
Düz askı, Filistin askısı, Ters askı, testislerin sıkılması, askıda elektrik, buza yatırma, ıslamk zeminde elektrik verme, tazyikli su, vantilatör karşısında bekletme, vücutta sigara söndürme, falaka, kaba dayak, kum turbalarıyla vurma, kırık cam üzerinde yürütme, kaplumbağa hücresi gibi akla gelmeyecek işkenceleri uygulayan işkenceciler; yaptıkları işkencelerin, katlettikleri insanların hesabını vermeden yaşamaya devam ettiler..
Belki bilmediğimiz yerlerde demokrasi adına ahkam kestiler..
Kimi taşmedresi olup ülkücülere, kimi devrimci olup sosyalist gençlere uydurma anılarını bile anlattılar..
38 yıldır 12 Eylül'ün mağdurları, mağdurluklarıyla kaldılar..
12 Eylül sonrasında, özellikle ANAP döneminde milletvekili, bürokrat olan 12 Eylül öncesinin ülkücüleri, devrimcileri sorumlulardan hesap sormak için adım bile atmadılar..
Edebiyatla, laf ebeliğiyle 12 Eylül işkencecilerini lanetlediler sözde!..
38 yıl sonra, 12 Eylül zindanlarında işkenceye uğrayan, sakat kalan, işkence masasında kalan, dar ağacında can veren, kan veren Ülkücü -Devrimci tüm insanlara soruyorum:
Günümüzde 12 Eylül edebiyatı yapan, sizlerin sözcüsü olduğunu iddia edenlere hakkınızı helal ediyor musunuz?..